Nefs-i mutmainne, Kur’an-ı Kerim’de geçer... Yeryüzünde başlayıp ‘ukba’da süren bir halin anlatımı olarak.
Benim şu anda düşündüğümse daha çok yeryüzüne dair.
Bir işi güzelce tamam ettiğinde duyulan his. Eylediğinden razı olmak.
Şiirse, şiirinin şiir olması, içine sinmesi.
O an, nefsin ‘mutmain’ olduğu andır.
“Ben yazdım oldu” diyenleri bu meclise dahil etmem. “Ben yazdığım için oldu” diyenleri de.
Yakasında ‘şair’ kokartıyla dolaşanlar vardır, ‘bu ne’ diye sorduğunuzda kokartlarını gösterirler.
Şair kokartları bedava. İsteyene veriyorlar. Tak yakana, dolaş.
Gerçekten, bir sürü insan takmış dolaşıyor, şiir müteahhidi gibi.
Şiire şiir dersin. Şaire de şair.
Şiir olmayana şiir, şair olmayana şair demek büyük israf. Yazık, şiire de şaire de.
Müziğe de, resme de teşmil edebilirsiniz bu bakış açısını.
Geçenlerde Hale Sert şair Hilmi Yavuz’la bir söyleşi yaptı. Karar’da yayımlandı.
“Hüzün ki en çok yakışandır bize.”
Buradan bir yakınlığımız olabilir Hilmi Yavuz’la.
Veya Şeyh Bedreddin’den: “sen ki öldüğü yere/bir kök sümbül bırakır gibi/usulca sevdalar bırakan/ovaların ve kartalların musahibi”
Eski şiirimizle alış-verişi çok.
Ne dil taassubuna düştü ne ‘eski’den kaçtı. Kendi inşa ettiği şiirini hayatından hiç eksik etmedi.
Söyleşinin başlığı harika: Türkiye’nin lirik mülkü talan ediliyor.
Talan, yabancı olduğumuz bir kelime değil. Bazen her şeyin talan edildiğini düşünüyorsunuz, öyle acayip bir zemindeyiz.
Hilmi yavuz aynı zamanda tecrübeli bir gazeteci ve yazar.
“Tarafsız gazete yoktur” diyor ki bu cümle dünyanın en doğru cümlelerinden biri.
Fakat ben ‘talan’a takıldım.
‘Lirik mülk’ muhteşem bir tabir.
Lirik mülkün talan edilmesi hayatın gerçeğiyle mütenasip. Her şey talan ediliyorsa, ‘lirik mülk’ de talan edilir. Alırsın şiiri, şairin rızasını sormadan partine slogan yaparsın, o da talan. Hem de ‘talan’ın en iptidaisi.
Acaba yukarıda anlattığım çarpıklıklar mıdır Hilmi Yavuz’un ‘talan’ dediği?
Ya da şiirinde zaman zaman söylediği “zaman iyice alçaldı... aşklar/görünür oldular” gibi haller midir?
Şu bile olur:
“Kim bilir ne anlama geliyor artık/şu eskiden “hüzün” dediğimiz şey?”
Hilmi Yavuz ilk anda aklımıza gelenden daha fazlasını söylüyor olabilir.
“Ben çok yaralandım, çok lanetlendim ve çok talan edildim” diyor söyleşide. Bu gerçek. Bilhassa son yıllarda büyük cefalardan geçti Hilmi Yavuz.
Birisi haksız yere yaralanınca herkes yaralanır.
Şurada biraz daha açılıyor Yavuz’un ‘talan’ dediği:
“Müziğin talan edilmiş olmasının simgesi Itri’dir. Müzik bayağılaştırıldıysa, Ayça Tekindor’un ‘buraları yıkılıyor, benden yıkılıyor, her gün peşime bıyıklı takılıyor, hadi uzat başını degajeme doğru’ eğer hit olabiliyorsa Türkiye’de bu Itri’nin talan edilişidir.”
Baktım, gerçekten var böyle bir şarkı!
Eğer buna müzik denilebiliyorsa, Itri’nin yaptığıyla aynı kategoride sayılıyorsa, evet, bu bir talan.
“Eğer Türkiye’de birtakım kişiler şiirler yazıyorsa, bu Şeyh Galip’in veya Yahya Kemal’in talan edilişidir. Dolayısıyla bütün bunları, aslında tek bir şey ile ifade etmek gerekirse ‘lirik mülkümüz’dür. Lirik mülkümüz talan ediliyor.”
Şiir’in ‘kredi’siyle şiirin, Itri’nin itibarını kullanarak musikinin köküne kibrit suyu dökmek gibi...
Ne yaparsın bu durumda?
“Talan Şiirleri”ni alır, okursun. (Everest.)
“her şey ayaklar altında:/kalbim, paspas!/hüzün itibardan düştü.../’böyle bir şey olabilir mi?’/diyor herkes.../olamaz!”
‘Böyle bir şey olabilir mi’ ve ‘yapacak bir şey yok.’
Bu cümleler var Türkçede. Gerçek cümleler olarak.
Fakat bugün, kullanım şekilleriyle, dilin tükendiği ‘hudut’u temsil ediyorlar.
Hilmi Hoca müsaade ederse... Bir yargının, bir anlatımın arkasına eklenen muhtevasız bir ‘yani’yi, her cümlenin ardından pırt diye çıkan ‘aynen’i, tıkanmanın suali ‘derken?’i bunlara ekleyesim geldi.
Hele de “sözler daraldı/azala azala”yı görünce.
“keşke birileri çıksa da şu Segah/Tekbir’i duysa/diyen kimdi?/duymadılar... bir atık/gibi yaşayıp/ve bizden bir şeyler/anlamaz oldular artık.../velhasıl talanda lirik mülkümüz şimdi...”
Zannediyorum şimdi iyice anlaşılmıştır, kalbi ve zihni açık olanlar için, talan mevsimi.