Süleymaniye’de Bayram sabahı

Yusuf Ziya Cömert

Süleymaniye’de Bayram Sabahı’nın bu kadar şöhretli olmasında Büyük şair Yahya Kemal’in muhteşem şiirinin tesiri mutlaka vardır.

Doğrudur. Üstad Sezai Karakoç’un dediği gibi “Bozgunda bir fetih düşü.” Ama bu şiirin ve Süleymaniye’nin ihtişamı tartışılmaz.

(Parantez içinde söyleyeyim. İhtişama çok düşkün değilim. ‘Küçük güzeldir’e daha yakınım.)

Ayasofya açıldı, Ayasofya’ya mı gitsek? Ayasofya’ya niyetle çıkalım da nasip nereyeyse oraya gideriz.

Ben, kızım Şebnem, oğullarım Selman ve İsmail öyle çıktık yola.

Ayasofya... Çok kalabalık olursa Sultanahmet.

Laleli’ye kadar geldik.

O ara radyoyu açtım. Ayasofya’dan bağlantı yapıyorlar. Bayram Namazı’nı Diyanet İşleri Bakanı Ali Erbaş kıldıracakmış. Meclis Başkanı Mustafa Şentop da Ayasofya’ya gelecekmiş.

Gelsinler de...

Radyo söylüyor. Çok kalabalıkmış orası. Muhabir canlı bağlanmış anlatıyor.

“İğne atsan yere düşmez.” İğne atsan yere düşmeyecek bir yerde biz nasıl kılalım bayram namazını?
Bize 1,5 metreden az olmayan ‘sosyal mesafe’ lazım.

Gidebilseydik, “Ayasofya’da Bayram Sabahı” başlığı da güzel olurdu.

Bayazıt’tan U dönüşü yapıp yollanıyoruz Süleymaniye’ye.

Bizim ta Çorlulu’dan, İlesam’dan beri devam eden ve son yıllarda kendilerine ‘Rindan’ diye isim koyan dostlar her Bayram Namazı Süleymaniye’ye gelir. Ben de bazı bayramlar (eğer İstanbul’daysam ya da ‘Rindan’dan daha eski arkadaşlarımla Örme Dikilitaş’ın orada buluşmak üzere sözleşmemişsem) Süleymaniye’ye gidiyorum.

Süleymaniye’nin avlu kapısına doğru yürürken, önümüz sıra giden Kemal Sayar’ı yine yüzü maskeli olmasına rağmen tanıdım. Beraber avluda mesafeli bir yer seçtik ve namazımızı kıldık.

Namazdan sonra, bayramın ilk çay-simit faslını şurada, kütüphane tarafındaki mekanda yapacağız, adet öyle.

Halil İbrahim Kaymak bizden önce mekana ulaşmış. Biz de ulaştık.

Baş moderatörümüz Alper Kanca sayım yaptırdı.

Ben sayıma itiraz ettim. Merak eden kendisi saysın dedim. Ama varmış bir hikmeti. Rindan’ın kıdemlilerinden Bayram içtimada yok. Herkese de demiş ki kimse gelmez. 20 kişiyi bile bulamazsınız.
Saydık kendi kendimizi. 32 kişiydik. Sonradan gelenlerle birlikte 40’ı geçtik.

İkinci moderatörümüz Mehmet Ali Verçin de orada. Mevlana İdris oğullarıyla beraber gelmiş. Abdullah Gürsel, Mükremin Atmaca, İlhan Efe, şimdi isimlerini bir bir sayamayacağım dostlar hep orada.

Sayamam dedim ama (Antik Sevgililer’in hikayecisi) Kamil Doruk’un ismini muhakkak sayarım. 5 lirayı, on lirayı paylaştığımız günlerin hatırası vardır. Çoktandır görmüyordum. Biraz geç geldi ama geldi.
Güzel bir sürpriz. Reşat Amca!

Reşat Şen ta Küllük’ten beri bu mekanların müdavimi.

Düzce’den, Hafız Hasan Efendi’nin kursundan ve İstanbul İmam-Hatip’ten babamın arkadaşı. Ara sıra buluştururum onları. Bazen sohbet ederken ağlaşırlar, beni de ağlatırlar.

Hiç mübalağa etmiyorum. Reşat Amca hatıralarını yazsa, Türkiye’deki milliyetçi, mukaddesatçı hatta eski kuşak İslamcı camianın tarihi ortaya çıkar.

Bilhassa babamın hatıraları (Hayat Defteri) basıldıktan sonra söylüyorum ‘hatıralarını yaz’ diye ama... Oturur yazar mı?

‘Marmaratör’ diye bir tabir vardır. Eski Marmara Kıraathanesi müdavimlerine yakıştırılır.

Reşat Amca kıdemli Marmaratörlerdendir.

Bayram sabahı öğrendik. ‘Marmaratör’ tabirini bir unvan olarak başka bir unvana karşı ilk kullanan Reşat Şen’miş.

Hikayeyi düzgün yazmak için Reşat Amca’yı aradım ve sonunda ulaştım. Anlattığı gibi aktarıyorum.
Mehmet Feyyat Çerkezköy Savcısı. Marmara’nın müdavimlerinden. “Bize gerici derdi” diyor Reşat Amca. Hatta bir gün karşılaştıklarında (Çanakkale Mahşeri, Yazılamayan Destanlar gibi eserlerin yazarı) Mehmet Niyazi Ağabey’e “İyi çocuklarsınız ama gericisiniz” demiş.

Sonradan CHP’den senatör olmuş. Senatör olduktan sonraki ilk gelişlerinden birinde, ortaya doğru yarı şaka yarı ciddi bir laf etmiş.

“Bugüne bugün senatör oldum. Benimle konuşurken ona göre konuşun.”

Reşat Şen de şaka yollu mukabele etmiş:

“Sen senatörsen, ben de marmaratörüm. Marmaratörlük senatörlükten daha mühim. Sen ona göre konuş.”

Sohbet güzeldi.

Bir bayram lezzeti aldık.

Unutur muyuz hiç?

Hilmi Oflaz sofrası da güzeldi.

Bizden evvel gidenlere Rahmet olsun.

Ayasofya için sakin bir zaman kollamaya devam ediyoruz.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.