İngiltere’de trafik soldan ilerler. Sade İngiltere mi? Benim gördüklerim, Kıbrıs, Endonezya, Malezya, Somali... Benim görmediğim bir sürü ülke daha.
Trafiğin soldan ilerlemesi, trafiğin sağdan ilerlediği ülkelerin vatandaşları için sıkıntılı bir durumdur.
Araba sürmeniz gerekmez. Arabada yolcu bile olsanız, trafiği izliyorsanız eğer, başınız ağrır.
Biz, sola açıktan döneriz.
Şoförünüz mesela Londra’da sola kapalı dönerken gerilirsiniz.
Ya karşıdan başka bir araç geliyorsa?
Halbuki gelmez. Çünkü orada trafik soldan.
Oralarda, malum, arabaların direksiyonu da sağdadır.
Trafiği sağdan ilerleyen bir ülkede araba kullanmaya alışık olanların, soldan işleyen ülkelerde araba kullanması pek tavsiye edilmez.
Çünkü, hafazanallah, kaza yapma riski yüksektir.
Şoför tutmanız veya o ülkenin sakinlerinin kullandığı araçlara binmeniz daha uygundur.
Trafiğin sağdan veya soldan ilerlemesi ‘paradigma’ kavramı için örnek oluşturabilir mi?
Trafik, biraz sade bir örnek olur.
Çünkü, ‘paradigma’ gibi tumturaklı bir kelimeye örnek oluşturacak olgunun biraz karmaşık olması beklenir.
Lügatlerde ‘Duygu, düşünce ve algıları yönlendiren, davranış kalıplarını belirleyen harita’ diye bir tanım var.
‘Model’ gibi karşılıklar da var.
Trafiğin sağdan veya soldan ilerlemesi bir model sayılabilir.
Trafiğin ilerleme yönü de algıları şekillendiriyor.
Demek ki, örnek olabilir.
Şimdi, asıl örneğim, Türkiye’deki siyasi sistem.
Değişti artık.
Sanki trafik sağdan ilerliyorken artık soldan ilerliyormuş gibi değişti.
Cumhurbaşkanlığı sistemindeyiz.
Bu bir paradigma değişikliği.
Cumhurbaşkanı yüzde 50+ oyla seçiliyor.
Cumhurbaşkanı seçimiyle milletvekili seçimi aynı anda yapılıyor ama, ayrı yapılıyor.
Yüzde faraza, 40 oyla mecliste çoğunluk sağlayabilirsiniz ama, Cumhurbaşkanı seçilemezsiniz.
Hükümeti Cumhurbaşkanı kuruyor. Ama, Meclis’teki vekillerden kurmuyor. Uygun gördüğü yerlerden kuruyor.
Buna rağmen, Meclis’te hükümetin icraatını destekleyecek bir çoğunluğa ihtiyacı var. Yani bir zatın, münferiden Cumhurbaşkanı adayı olması, seçilmesi, sistem sorununa sebep olabilir.
Cumhurbaşkanının kararname yetkisi var ama, meclisin desteklemediği bir cumhurbaşkanı, bazen ABD’de rastladığımız gibi, ‘topal ördek’ durumuna düşebilir.
Bu paradigma değişikliğini Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı.
Sistemin nasıl kullanılacağını da en iyi o biliyor.
Nitekim, en iyi o kullanıyor.
Sisteme uygun adımları o atıyor.
Hep söylüyorum.
Muhalefet yeni sisteme intibak edemedi.
Cumhurbaşkanı seçimi üzerine plan yaparken meclis desteğini ihmal edebiliyor.
Muhalefetin kafasının yarısını eski sistem işgal ediyor.
‘Nasıl bir adayla seçim kazanırım’ sorusuna cevap ararken, meclis desteğini unutabiliyor.
Bu anlattığım, şekil hatası sayılabilir.
Tartışa tartışa bu hataları düzeltebilirsiniz. Belki gecikirsiniz ama sonunda öğrenirsiniz.
Muhalefetin asıl intibak etmesi gereken, yüzde 50+ oy alma zorunluluğu.
Yüzde 50+ oy, çoğu zaman bir partinin veya bir adayın tek başına almakta zorlanacağı bir oydur.
Yani, iktidara gelmek için şimdiye kadar almayı hedeflediğiniz oylardan çok daha fazla oyu hedeflemeniz gerekiyor.
Bunun için, şimdiye kadar hitap etmeye alışık olduğunuz kitleden daha fazlasına hitap etmeye karar vermeniz gerekiyor.
Yani, konvansiyonel solculukla veya konvansiyonel sağcılıkla bu işi başaramazsınız.
Dikkat ederseniz, Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni sistemin bu talebine de uygun davrandı.
Hitap ettiği kitleyi genişletti.
Fikir terkibinde ‘millilik’ zaten vardı.
Terkibin içindeki ‘millilik’ nispetini arttırdı.
Muhalefetin sorunu belki, sağdan ilerleyen trafiğe alışık olan şoförle soldan ilerleyen trafikte seyretmeye çalışmak gibi bir şeydir.
Bilmem anlatabildim mi?
Örneği Türkiye siyasetine uydurmak için sol ile sağın yerini değiştirmek kolaylık sağlayabilir.