Resepsiyon sakin görünüyor. Meclis’in tören salonu evvelki resepsiyonlarda gördüğüm kadar kalabalık değil. Bunda, ‘Cumhurbaşkanı gelmeyecek’ söylentisinin etkisi olmalı.
Ankara gazetecileri gelmiş ama... Ne olur ne olmaz, iş çıkabilir, kulis bulunabilir.
CHP’den 15 vekilin İyi Parti’ye emanet verilmesi güzel malzeme. Bunun yansımaları olabilir.
Gündüz, Meclis’teki 23 Nisan birleşimi tartışmalı geçmiş. CHP’li Özgür Özel, 15 Temmuz’da darbeye karşı canla başla mücadele eden Başbakan Binali Yıldırım’a abuk sabuk iftiralar atmış.
Bu haberin de devamı gelebilir.
Muhalefet, 24 Haziran seçimleri için hararetli kulisler atıyor. Bu da merak konusu.
Bir de tabii 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçiminde aday olup olmayacağı sorusu var.
Yani malzeme bol.
Senaryo da bol.
Bir arkadaşım, ‘Bugün Meclis’e gelmeyen AK Parti milletvekillerinin imza vererek Gül’ün 100 bin imza sorununu ortadan kaldırabileceğini’ söyledi mesela.
İhtimal vermedim.
Hatta bir iki milletvekiline sordum.
Baktım, yok öyle bir şey.
Fakat, CHP’den 15 vekilin pat diye İyi Parti’ye geçmesi doğal olarak ‘senaryo’ çıtasını yükseltmiş.
***
Bana da soranlar oluyor. “Gül aday olacak mı?”
Evet, bir hareketlilik var. Olabilir.
CHP’yle İyi Parti’nin Gül’ü ortak aday ilan etme ihtimali konuşuluyor.
‘Ortak aday’ kavramının senaryolaştırmaya müsait olduğu da konuşuluyor.
İyi Parti yazılı açıklama yapmış. “Akşener her durumda Cumhurbaşkanı adayı olacaktır. Bu yol nereye kadar giderse oraya kadar gitmekte kararlıyız.”
Bu, bir ‘siyasi rekabet’ ilamı mıdır? (İnsanların sık sık karıştırdığını gördüğüm için altını çizeyim. İlam: Bildirme. İlan: Açıklama, alenileştirme.)
Kimle rekabet?
Eğer aday olacaksa, Abdullah Gül’le rekabet.
Hani futbolda ‘alan markajı’ diyorlar.
Niye Akşener kendisi söylemedi de partisi yazılı açıklama yaptı?
Hin-i hacette rücu etmek kolay olsun diye mi?
Ne fark var? Yazıdan rücu etmekle sözden rücu etmek arasında?
Mamafih, siyasette her şeyden rücu edilebiliyor. Adamlar partilerinden bile rücu ettiler. Demek bu konuda zorluk yok!
(Boşuna senaryo yazmışım. Bugün sözlü olarak açıkladı. ‘Gül için çekilmem’ dedi. Eyvah! Senaryolar bana da bulaştı!)
Salonda, Başbakan Yıldırım’ın, MHP Lideri Bahçeli’nin, Genelkurmay Başkanı Akar’ın etrafı kalabalık. Fakat, içerisi gürültülü. Benimse, neler konuşulduğunu işitecek kadar yaklaşmam imkansız.
Bu arada, salonda vazife üzerlerinden sakıt olacak kadar durduklarına kanaat getirenler tek tük çıkıyor.
***
Derken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resepsiyona katılacağı haberi geldi.
Tören salonu hareketlenmeye başladı.
Gazeteciler haberi herkesten evvel almıştı. Kapıya yakın bir yerde mevzi aldılar.
Ben de birkaç arkadaşla birlikte salonun yan tarafındaki basamaklardaydım. Yani, mevzilenmiş sayılırdım.
Meclis Başkanı Kahraman ve Başbakan Yıldırım karşılamaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geldiğinde salon en kamil seviyesine ulaşmıştı.
Devlet, acayip bir şey.
İnsanları canlandırıyor.
İyi denk geldi. İlk defa, bir resepsiyon izdihamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarını işitebildim.
Özgür Özel’in iftiralarına çok öfkelenmiş.
Abdullah Gül’le ilgili soruyu muhabir arkadaşlar birkaç defa, değiştirip değiştirip sordular.
O, fazla uzatmadı. “Benim sorunum değil” dedi geçti.
Dünkü gazetelerde hepsi yazılı. Tekrar etmeyeyim.
Siyasetteki elektrik yükü, gitgide artıyor.
‘Elektrik aldım’ veya ‘elektrik almadım’ lafındaki gibi, hafif doz bir elektrik değil bu. Voltajı yüksek bir elektrik.
Ne diyorlar? Yüksek gerilim.
Başkasını bilmem, benim istiabımı aştı aşacak.
Allah hepimizin yardımcısı olsun.