Erik, badem çiçekleri, erguvanlar açtı. Ben günaşırı yürüyorum Ramazanlarda ve bu yürümeleri güzelleştiren şeylerden biri güzergahın güzelliği.
Şiir gibi bir sokak var. İki tarafında bazılarının adını bilmediğim çiçekler.
Allahu Teala’nın çiçekleri yaratması insanlara ne büyük bir ikram!
Biraz aşağısı Emirgan Korusu. Lalezara ateş düşmüş… Bunu kızıl laleler için söyledim. Ama her renk var, pembe, sarı, beyaz, mavi, her biri kendisine göre dilbaz.
Sincaplar.
Korudan çıkınca sahile varıyorsunuz, sahilden muvakkithanenin karşısından ve Emirgan iskelesinin önünden Baltalimanına kadar.
Muvakkithaneyi büfe yapmışlar.
(Nedir muvakkithane? Namaz vakitlerini, iftar, imsak saatlerini, bayramların zamanını, gündönümlerini tespitte uzmanlık kesp edenlere tahsis edilen içinde gerekli alet edevatın bulunduğu mekân.)
Baltalimanı’nda bir Japon bahçesi var. Çılgın sakuralar. Bilmezdim ben sakura. Orada gördüm, bahçenin görevlisine ağaçların sordum, öğrendim.
Sonra, Çam Sakura hastanesi açılırken bir daha öğrendik. İyi de sakura gibi süslü bir güzelliğin yanında çam biraz dikenli durmadı mı?
Hayır, çamın da çok faziletleri var. Belki yakışmayan sakuradır çamın yanına.
La havle vela kuvvete illa billah! Sanki memleketin sakuradan başka derdi yok!
Seçim, böyle güzelliklerin ortasına Bursa’nın ortasındaki Toki konutları gibi dikildi.
Bir de Ramazan-ı Şerif’in ortasına.
Öyle bitişti ki Ramazan’a seçim bitince Ramazan da bitecekmiş gibi bir beklenti gizlice yerleşti zihnimize.
Kime sordumsa aynısını söyledi. Sanki seçimden sonra bayram.
Hoş, insanların uzun süredir bayram etmeyen kısmı için bu seçim bayram gibi oldu.
Bence bundan sonra dikkat etsinler, Ramazan-ı Şerif’te seçim yapmamaya çalışsınlar.
Neden?
Seçim orucu bozar mı?
Niye bozsun? Vücuduna bir gıda girmiyor.
Hangi partiye oy verirsen ver, bozmaz mı?
CHP’ye? Ak Parti’ye? Dem’e? MHP’ye? Komünist partisine?
Herkes kendisindeki reaksiyonu kontrol etsin, oy vermekle orucun bozulabileceği bir parti var mı memleketimizde?
Kime göre var? Kime göre yok?
Pekâlâ, siyaset orucu bozar mı?
Yalan orucu bozmuyor ki siyaset bozsun?
Yalan, insanın boğazından, dudaklarının arasından sarı bir yılan gibi tıslayarak çıkan bir mahluk olsaydı belki bizim hocalar fetva verirdi, yalan orucu bozar diye.
Veya bir yılanı doğurmak gibi olsaydı yalan, maazallah seçim kampanyasında bir sürü siyasetçimizi kaybederdik.
Ama yalanı çiçek açar gibi söylüyor bizim siyasetçilerimiz. Güle oynaya.
Utanmasız, arlanmasız, bir sanatı icra eder gibi. Mesela flüt veya keman çalar gibi.
(Zurna çalar gibi yalan söyleyen siyasetçilerimiz de var.)
Yalanı bir çiçeğin açışını alkışlar gibi alkışlıyor bizim partizanlarımız.
Oruç bozsaydı yalan, alkışlayanın da orucunu bozması lazım değil mi?
Hoca ne desin ağzı çiçekli bir siyasetçiye?
Geçtik “Yolsuzluk yapmak orucu bozar mı, kamu malını yemek, yetim hakkı yemek, zulmetmek, hak edenin hakkına tecavüz etmek, hak etmeyene vermek orucu bozar mı, dini bozar mı” sorularını.
Bunları yapmak bozmuyor, anlaşıldı. Sadece yetimin önündeki tabakta duran yemeği iftar saati olmadan yersen orucun bozuluyor. Geri kalan vakitlerde yetim hakkı yiyebilirsin. Sakla, iftardan sonra ye.
Evvelce, hacca gidip gelenlerin terazi tutması yadırganırdı.
Ne olur ne olmaz, yanlış tartar, hak geçer, haccetmiş birinin kursağından aman haram geçmesin.
Konuyu araştırırken Balkan Türkleri Dayanışma Derneği’nin sitesinde gördüm, evvelce Deliorman köylerinde bakkallar Bulgarlardan olurmuş. Türkler terazi tutmazmış.
Teraziyi doğru tarttıktan sonra korkulacak bir şey yok ama… Zaten günümüzde teraziden korkan kim?
Herkeste mangal gibi yürek.
Korkusuzca, buldukları her terazinin sapına yapışıyorlar.
Sımsıkı tutuyorlar teraziyi, sonra ellerini kollarını sallaya sallaya umreye gidiyorlar.
Bu sene seçim rahatsız etti Ramazan-ı Şerif’i.
Bu sene orucunu temiz tutabilene aşk olsun!