Bir ses. Kırık bir erkek sesi. Veya kırgın bir erkeğin sesi.
Turgut Uyar’ın şiirinin sesini böyle tasavvur ettim.
Kendi sesini hiç işitmedim. Muhtemelen şiirinin sesiyle aynı değildir.
Mesela, Necip Fazıl’ın kendisinin sesiyle şiirinin sesi mütenasiptir.
Mesela, İsmet Özel’in kendi sesi, şiirine çok uyar.
İsmet Özel’in şiirini İsmet Özel’den daha iyi kimse okuyamaz gibi gelir bana.
Dinlemek isterdim Turgut Uyar’ın şiirini kendi sesinden.
Bir şiir yaşamış durmuş Turgut Uyar’ın içinde.
Ne yaşadıysa ve ne yaşamadıysa şiir olmuş.
Turgut Uyar, içinde yaşayan şiiri yazmış durmuş.
Bunu derken hatırıma gelen şiir, ‘Kurtarmak Bütün Kaygıları.”
“Sularsa akmak birgün birgün birgün
Birgün dağlara çıkmak birgün birgün birgün
(....)
“Birgün köyler kentler yıkanık damlar geri dönmek birgün.”
Ne fildişi kule, ne bohem.
İçimizden biri. Ağır aksak yaşamış. İşi çok rast gitmemiş.
Nasıl tahammül etmiş memurluğa? Başka çaresi var mıymış? Yoktu herhalde.
Sıradan memur elbisesinin içinde bir ülke kadar büyük bir şair.
Aslında, şairlerin hepsi biraz öyledir.
Turgut Uyar da öyle.
Karamsar. Karamsarlığından besliyor kendisini. Hatta kavgasını.
“ben şimdi diyorum ki
buna inanmak gerek
bir susam gibi boyuna sulamak umutsuzluğu ve direnmek
hep direnmek devam etmek adına”
Çok şiddetli bitiyor ‘Acının Tarihi.’
“diyorum ki acılığı eksilmesin ağzımızdan
boyuna tükürmek için
boyuna.”
Fakat, hayatın tadını da yakalıyor, birtakım ayrıntılarda.
Şurasını çok severim:
“Her sabah denize çıkar, bir elma yerdi
hüznünü ve çılgınlığını elmanın
gözünü yumsan ağzında duyarsın”
Bazen çok Anadolu, az İstanbul, az Ankara.
Bazen çok İstanbul, az Anadolu, az Ankara.
Fakat, iyi bakarsanız bulursunuz, şiirindeki Küba’yı, Meksika’yı, İspanya’yı.
Geyikli Gece, herhalde acımasız bir çelişkinin şiiridir. Kuvvetli bir özeleştiri. Ya da bana öyle gelir.
İyiyiz, hoşuz, harikayız, ama...
“Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar”
“Gümüş semaverleri ve eski şeyleri
Salt yadsımak için sevmiyorduk
Kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
Ne iyiydik ne kötüydük
Durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
Başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı.”
Şair sonunda diyeceğini diyor:
“Uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.”
Güzel anlatıyor Turgut Uyar. Güzel anlatışını en bariz gördüğüm şiirlerinden biri Terziler Geldiler.
Bir destan var orada.
Şiirdeki ‘artık ölmüş olan at’ ‘Demir Kırat’ mıydı diye sorabilirsiniz.
Okursanız, Turgut Uyar’ın şiirinin karakterini en güzel yansıtan şiirlerden biri olduğunu teslim edersiniz.
“Bir şey vardı ısınmaz kalın kumaşların altında, kesip biçtiler
Patron çıkardılar, karşılaştırdılar.”
Turgut Uyar’ı yazanlar Terziler Geldiler’i biraz ihmal ediyorlar. İçinde bulunduğu ‘solcu’ topluluktan biraz itizal ettiği için mi?
Bence Geyikli Gece’den eksiği yok fazlası var.
Derin bir acı, yakıcı bir sitem gördüm şu mısralarda da:
“şaştım, senin hançerin bu kadar mıydı
varmadı yüreğime
için suçlu bir deniz gibi
dokunma yüreğime”
Fena. Yani fanilik. Evet, isyankar bir şair Turgut Uyar. Ama ‘fena’yı görmüş.
“ben bir gün giderim ki neyim kalır
eksik bıraktığım her şeyim kalır”
Şöyle bitiyor kötümser bir şairin ‘iyimser bir sonuça’ şiiri:
“ben bir gün giderim ki ey diri at
elbette benim de bir şeyim kalır”
Şiiri kaldı Turgut Uyar’ın.