Vilayet kitap satın alıyor.
İlk duyduğumda yine bizim kültür, edebiyat gibi yüksek meselelerle iştigal usullerimize uygun bir alışveriştir diye düşünmüştüm. Birilerini sevindirir, birilerini imrendirir, birilerini kızdırır…
Birkaçının cebine üç beş kuruş girer. Birkaçı meteliğe kurşun atmağa devam eder.
Hepsi o kadar.
Bizim devlet kitaptan pek anlamaz.
Devletin kurumlarının içinde, kıyıda köşede, kendi işiyle meşgul kitaptan da anlayan insanlarımız tabii ki vardır.
Ama devlet dediğimiz aygıt ve o aygıtın makinistleri (Ruhbanları da diyebiliriz) kitabın evvela sakıncasıyla, muzırlığıyla ilgileniyor.
Kitaba biraz gergin, biraz tedirgin bakıyor.
Devletin bakışındaki yabaniliği darbe zamanlarında kitaplarımızı ortalıktan kaybetme refleksimizden biliriz.
Bir de taraflıyız. Adaletli değiliz.
Ne diyordu rahmetli Hafız Edhem Mollaömeroğlu?
“Sağ basini destekleyin/Sol basini kostekleyin/Muzirlerini belleyin/Okumayin anlamadan”
Rahmetli ‘basın’ demiş ama yayın için de geçerli bu zihniyet.
Bir tarafı destekleyeceksin, öteki tarafı köstekleyeceksin.
Okumayacaksın…
Eğer anlayabileceğine güveniyorsan oku, ama bence okuma daha iyi.
Kitap seni tuzağa düşürmesin, aklını çelmesin.
Al, bu kitaba aklını çeldir. Ben denedim bu kitap iyi tarafa çeliyor!
Kitabın bir aklı çelebileceğine inanmak bir seviye sayılır.
Daha aşağısı da var.
Kitaptan bahsederken kafası neredeyse Recep İvedik’teki gibi, “Okumalık” diyebilecek bir medeni mahalde dolaşan insanlarla karşılaşmıyor musunuz?
Her meslekten, her mektepten?
Söylemesi ayıp, ben karşılaşıyorum. Şöyle diyor eleman:
“Ben kitap okuyamıyorum. Ya uykum geliyor ya başım ağrıyor.”
Eh adam haklı. Her şeyin başı sağlık.
Peki vilayet kitapları nasıl satın alıyor?
608 tane kitabı listelemiş. Kiminden 951 tane kiminden 1010 tane kiminden 1067 tane satın alacak. Ortalaması 1000 olsa 608 bin kitap eder.
İhale bedelinin ne kadar olduğunu ne kadar indirimle verildiğini veya alındığını bilmiyorum. Ama çoğu veresiye çalışan yayın piyasası için iyi para.
Anladığım kadarıyla yayıncılara siparişler verilmiş. Yayıncılar kitapları hazırlamışlar. Noksanı olan kitabın yeni baskısını yapmış.
İş, aşağı yukarı tekemmül etmiş. Bugün yarın tamam olur.
Bazı yayıncılar “Neden İstiklal Savaşı ve Atatürk listelenen kitaplar arasında yok” diye, bazısı da “Listede Atatürk düşmanı yazarlar var” diye eleştiriyor.
Daha ciddi ve önemli tepkiyi şair, yazar, Çocuk Vakfı Başkanı Mustafa Ruhi Şirin vermiş.
Şirin’in kitaplarından biri, Masal Mektuplar, ihale listesinde.
“Listeyi okuyunca hem çok şaşırdım hem çok üzüldüm” diyor Şirin. “Listenin hangi pedagojik ölçüt, ilke ve göstergelere dayandığı belli değilmiş.”
“Eşitlik ve adalet ilkelerine uyulmadan yazarlar, kitaplar, yayınevleri ihale yoluyla siyasi ve ticari enstrümana dönüştürülüyor.”
“Bu anlayışla her gün ülke nüfusu kadar kitap satın alınsa ne Türkiye’nin okuma kültürü ne de toplumsal okur yazarlık karnesi iyileşebilir.”
Mustafa Ruhi Şirin, bu tür listelerden kendi adının çıkarılmasını da istemiş.
6,5 milyon kitap alınacakmış. Bu 600 bin kitap “Ben okuyorum, İstanbul okuyor” projesinin sadece bir bölümüymüş.
Sipariş listesinde “Sağ basini destekleyin/Sol basini kostekleyin” mantığı hâkim.
Çoğu muhafazakâr ve milliyetçi sağcı muhitlerin yayınevleri.
Türk Edebiyatı Vakfı, Dergâh, Diriliş, Kapı…
Birçok değerli yazar, şair, romancı eksik kalmış. Kötürüm bir Türkiye resmi çizilmiş, sol tarafı yok!
Sol taraf olmayınca sağ taraf da çok çirkin görünüyor; yamuk, çarpık.
Belki devamı vardır, ihalenin ileriki aşamalarında bu çarpıklığı düzeltirler, daha adil bir taksimat yaparlar.
Ya da yapmazlar. Bu arkadaşlara belli olmaz!
Devlet kendisi okumaya düşkün değil.
Ekonomi politikalarıyla cahilliği teşvik ediyor. Eğitim sistemimiz de cahil yetiştirmeyi önemsiyor.
Böyle bir devletin kitap satın almasıyla okumak yaygınlaşmaz. Sen okumuyorsun ki İstanbul okusun!
Ama parayı sokağa atacağına, lüzumsuz yerlere harcayacağına kitaba, yayıncıya versin, belki bir iki kitap fazla basılır. Bir iki yazarın telifi ödenir.