Bir sonraki aşamada devlet pişkinliği “Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan’ı mahcup etmek için geldi İstanbul Büyükelçiliğimizde kendi ölümüne sebebiyet verdi” seviyesine yükselecek.
Zamane öyle adileşecek ki, böyle senaryoları cansiperane savunacak devlet adamı, gazeteci, kanaat önderi, sivil toplumcu ve sade vatandaş sıkıntısı hiç çekilmeyecek.
Misalin Suudilere ilişkin olmasına bakmayın. Taze bir gelişme olduğu için denk geldi. Alem-şumül bir durum bu.
Bütün devletler, bütün ülkeler, bütün troller, bütün yalanlar, bütün arsızlar, bütün pişkinler için geçerli.
‘Parayla saadet olmaz’ devri çoktan kapandı, ‘para her şeye kadirdir’ devrine geçtik.
Daha çok trafik kazalarında oluyor böyle anlaşmalar.
Ölen ölüyor.
Ölenin yakınları yıkılıp dökülüyor.
Yağıp gürlüyor.
Oğlum! Evladım! Kızım! Kardeşim! Canımmm!
Sonra bakıyorsun, öldüren taraf ölenin yakınlarını parayla pulla ikna ediyor.
Ölen öldüğüyle kalıyor.
Parayı alanlarda ses seda kesiliyor.
Hani Cemal Kaşıkçı işini bitirdikten sonra elini kolunu sallaya sallaya konsolosluktan çıkmıştı?
Suudiler on on beş gün tek kelime etmediler.
Muhtemelen delil bırakmadıklarını düşünüyorlardı.
Bir görüşe göre delil yoksa, ceset yoksa cinayet de yok hükmündedir.
Buna güveniyorlardı.
Delillerle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı. Ama delillerin elde edildiğine dair kuvvetli rivayetler var.
Ses kayıtları piyasada dolaşmaya başladı.
Ve sonunda Suudi Arabistan, Kaşıkçı’nın konsoloslukta katledildiğini itiraf etti.
Ucu Muhammed Bin Selman’a mı dokunuyordu cinayetin?
Muhammed Bin Selman’ın gönderdiği tim mi öldürmüştü Cemal Kaşıkçı’yı?
Şimdi Muhammad Bin Selman zor durumda mı?
Öyle sanıyordu herkes.
Ben dahil.
Öyle değilmiş.
Cumartesi günü akşam Süleymaniye’ye bizim İlesamcıların mekanına uğradım.
Daha önce tanışmamışız, Ortadoğu uzmanı Dr. Vehbi Baysan orada kıymetli değerlendirmeler yaptı.
Malum, 2017’de Veliaht Prens Muhammed Bin Nayif’in yerine Muhammed Bin Selman getirildi.
Bu, bir nevi darbeydi.
Veliaht tayininde daha önce belirlenmiş uygulamayı bozan bu darbede ABD yönetiminin parmağı vardı.
Yani ABD Prens Salman’ı seviyor.
Selman’dan memnun, onunla çalışmak istiyor.
‘Selman’ı tasfiye et cinayetten kurtul’ formülünün Suudi Arabistan’da karşılık bulması mümkün değil.
Trump’ın hiç o taraklarda bezi yok.
Kral ve Veliaht’tan bahsederken oldukça nazik konuşuyor.
Kral’a güveniyor.
Muhammed Bin Selman, faili olmakla suçlandığı bu cinayeti kullanarak daha da güçlenebilir.
Cinayetin sorumluları tutuklanabilir, idam edilebilir, azledilebilir.
Ama Muhammed Bin Selman’a bir şey olmaz.
Üstelik, ABD, bu cinayeti yukarıda sopa gibi tutarak Selman’la daha verimli çalışır.
Kaşıkçı cinayetinden neredeyse toplu halde şüpheli durumuna düşen Suudi istihbaratını yeniden yapılandırma görevi Veliaht Selman’a verildi.
Yani işler tıkırında.
Gelinen noktayı şöyle özetleyebiliriz.
Herkes, devletler ve insanlar, Kaşıkçı cinayetini kimin işlediğini, Kaşıkçı’nın nasıl öldürüldüğünü bilecek.
Fakat hiç kimse bu bilgiyi işleme koymayacak, bu bilgiyle amel etmeyecek.
Sistemin dışında birileri itiraz edebilir.
Etsin, kimin umurunda?