Bıktım, illallah ettim, bütün büyük ve küçük şehirlerin, kasabaların belediye başkan adaylarından, içlerinde tanıdıklarım da var, iyi adam dediklerim, iyi başkan dediklerim. Fakat üst üste üst üste “Çemişkezek’imizi bir kültür şehri haline getireceğiz, anneler rahat edecek, emeklilerimiz mest olacak…”
Oğlum, sen kültürden ne anlarsın?
Ah! Çemişgezek’in bir günahı yok, tırnak içindeki cümlenin bir gerçekliği de yok. Lafın gelişi ağzımdan çıktı.
Ayrıca Çemişgezek adayı ekrana çıksa dinlerdim, çünkü sembol bir şehir Çemişgezek.
Çemişgezek deyince duraksadım. Baktım belediye başkanı kimmiş, Çemişgezek nasıl bir yermiş? İlk kez internet sitesini ziyaret ettim. Başkan da iyi bir adama benziyor.
Bir defa resmine bakmakla nasıl bilebilirsin iyi olduğunu?
Haklısınız bilinmez. Bizimki hüsnü zan.
Çemişgezek’in adını daha okula gitmezken rahmetli babamdan duymuştum. Uzak, en bilinmeyen, en önemsiz, küçük bir yerin ismi olarak yerleşmişti kulağıma. Haritada şehir bulmaca oynarken sorardık, beylik soru olduğu için sorulunca da bilirdik.
Bizim madenciler oralarda petrol metrol bulsa güzel olur. Belki Batman gibi büyür, nüfusu artar.
İstanbul, Ankara, Bursa, Mersin, Adana, Yalova… Bakın buralarda ima, subliminal mesaj aramayın, Üsküdar, Beşiktaş, hepsinden bezdim. “Gençlerimiz spor yapsın. Yeşil alan, toplu taşım, trafik, öğrencilerimize kütüphane, analara süt” yanı sıra tatlı bir tezgahtar tebessümü.
Televizyoncular da işi viziteye bağladılar, hepten kalite düştü. Radyoyu açıyorsun, bir aday öteki adayı ya da görevdeki başkanı çekiştiriyor. Mahalle teyzeleri! Bazısı yapılmış işi yapılmamış diye anlatıyor bazısı yapılmamış işi yapılmış diye.
Doğrular, yanlışlar birbirinin içinde, üşenmezsen ayıklarsın. Üşenirsen hiç dinleme, başka kanala geç, aç bir türkü.
Dün sabahtan itibaren yine siyasiler kafa ütülediler. Oğlum bir gün bari rahat durun, yorulmadınız mı, ne biçim adamlarsınız?
Ben birkaç dönemdir aynı muhtar adayına oy veriyorum. Bir ahbabımın kardeşi. İyi çocuk, bir şikâyetim yok.
Geçen seçimde oy kullandığımız okulun civarında rastladım. Dedim ki “Sana son kez oy veriyorum.” “Abi mesajı aldım” dedi. Mesajı almamış ki yine aday. Bizim siyasetçiler de öyle, demek ki hastalık gibi, bir kere bulaştı mı normal hale avdet etmek mümkün olmuyor.
Fakat öteki muhtar adaylarına baktım. “Bu adama oy verilir” diyeceğim birine rastlamadım. Versen verilir de oy verme isteği uyandırmıyorlar.
Muhtarlık, köyde lüzumlu ama şehirlerde hepten kaldırılsa ne olur? Yapay zekanın artıklarıyla bile görülebilecek bir hizmet.
Fakat bizim devlet eski model. Muhatap alacak adam arıyor.
Oy verdiğim arkadaşa sorsam, kime oy vereyim diye, başlayabilir şimdi, “Abi okçular tepesini terk etmeyelim, bizim mahalle düşerse Kudüs düşer, Bosna düşer” diye mugalataya. Bugün sandık başında ne yaparım bilmiyorum. Yolda, okulun kapılarında gözüm tutarsa bir adayı ona veririm, tutmazsa vermem her halde.
Bu mahalli seçim, sonuçları en ziyade meraka şayan seçim.
Ben bile merak ediyorum.
Yeniden Refah herkese sürpriz yaptı; kimine iyi, kimine kötü.
Meral Hanım yepyeni bir siyasi taktik uyguladı, sonuçlarını bekliyor.
Bu seçim bir de ‘Dem’lenme hikayesi çıktı. Dem’liler bunu kasten, muziplik olsun diye yapmış olabilirler.
Demli çay… Kimse açıktan sipariş edemiyor. Ama herkes bulunca dibine kadar içiyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İBB Başkanı İmamoğlu Karadeniz’de çokça kullanılan tabirler “Hayın mücadele ettiler.”
Sonuçta, bütün siyasi partiler, liderler, iktidarlar, muhalefetler demokrasi kutusunu o kadar fazla çalkaladılar ki sandığın kapağı açıldığında tuhaf şeyler çıkabilir.
Yağ fışkırabilir mesela, gaz fışkırabilir.
(Demokrasi kutusunu çalkalamak deyince iki şey geliyor zihnime.
Biri gazoz kutusu. Çalkalayınca fışkırıyor ya.
Biri de yayık. Hani fazla çalkalayınca üstünde tereyağı birikiyor.)
Bugün tahminde bulunmak, başkasının tahminini aktarmak caiz değil.
Anketlere muamelem “Fala inanma, falsız da kalma” kabilinden. Son günlerde anketler fazla net sonuçlar veriyor. Fazla kulak asmamak lazım.
Gidin sandığa, reyinizi kafanıza göre kullanın.
Sonra akşama sonuçları seyredin.
Mutlaka heyecanlı oluyor. Kazanan tarafta da kaybeden tarafta da olsanız.
Her iki durumda da tecrübe kazanıyorsunuz.
Şunu tam bir kesinlikle söyleyebilirim.
Seçimlerin heyecanlı geçtiği bir ülkede yaşamak, seçimlerin heyecansız geçtiği seçim sonuçlarının aylar yıllar önceden belli olduğu bir ülkede yaşamaktan çok daha iyidir.