Muhalefet tarafında bir sukutu hayal bir yılmışlık.
Hakları da var. Kazanacaklarını düşünüyorlardı. Kafalarında oyları sayıyor sayıyor yan yana alt alta topluyor her durumda Kılıçdaroğlu’nu galip buluyorlardı.
Tersi çıktı. Hem oylar birbirine yakın bile değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan 5 puan önde.
Bu maç geri dönmez.
Şöyle bir his. İlk yarı 5 gol görmüşsün kalende. Nasılsa gafil bulunmuş, yemişsin.
İkinci yarıda toparlanman gerekiyor. Sanki soyunma odasına Fatih Terim girecek, içi bile uyuyan süklüm püklüm köşede büzüşen elemanların içlerindeki futbolcuyu diriltecek.
Yok ki Fatih terim falan.
Olanca enerjini tükettin. İkinci yarı sahaya çıkasın bile yok.
5-0’ı nasıl 5-6 yapacaksın?
Bunu hayal ederken bile yoruluyorsun.
Ya da iki ayaklı kupa maçı.
Aynı şey. Farkı nasıl kapatacaksın?
Goller faullüydü. Hakemin düdük çalması gerekirdi. Var’da incelenmeliydi.
Geçti o seçenekler.
Seçimin sonucu tescillendi.
İktidar tarafı galibiyeti çoktan koymuş cebine. 5 attık bir 5 daha atarız.
Farkı asla kapatamazlar. Bunlar takım bile değil. Her gün oynasak her gün yeneriz.
Neredeyse şimdiden sonucu ilan edecekler.
14 Mayıs seçiminin sonuçları, sokaktaki hava, iktidarın özgüveni, muhalefetin bezginliği bu beklentileri teyit ediyor.
Belki şöyle düşünmek muhalefet açısından müsabakayı oynanmaya değer hale getirir:
Maçın ikinci yarısında değiliz. Kupanın ikinci ayağını da oynamıyoruz.
Kendi başına bir maç. Galip gelen kazanıyor. Yenen kupayı alıyor.
Maç da 5-0’la başlamıyor. 0-0 berabere başlıyor.
İdman yapmaya vakit kalmadı.
Ama Faroe Adaları’nın bizim milli takımı yendiği dünyada en akla gelmedik sonuçlar çıkabilir.
Nasılsa yeneriz derken yenilebilirsin.
Tesadüfen mi?
Kazayla mı?
Hayır.
Sinan Oğan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyecekmiş.
Siyasetçi, bir kariyer planı yapmıştır. Demek istikbalini Cumhur’un civarında görüyor.
Oğan’ın yüzde 5 oyu geçti mi Erdoğan’a?
Geçti sayılmaz.
Oğan’ın resmi olarak 1 oyu var. Yüzde 5’in patronu değil. Bazısı Oğan’ın ağzına bakar, bazısı bakmaz.
Ümit Özdağ Kılıçdaroğlu’nu destekleyecekmiş.
O da değil yüzde 5’in patronu.
2 milyon 796 bin oy sağa sola gidecek. Kimisi Erdoğan’a kimisi Kılıçdaroğlu’na.
Kimi de gitmeyecek. Bana ne kim kazanırsa kazansın diyecek.
Ümit Özdağ Kılıçdaroğlu’nu destekleyince HDP’li seçmenin canı sıkılır mı?
Sıkılır sıkılmasına. Ama gitmezler Cumhur ittifakına.
Sen olsan gider misin bunca ithamın bunca tahkirin üstüne?
Kılıçdaroğlu’nun daha milli konuşması veya Erdoğan’ın daha demokrat konuşması bu saatten sonra büyük bir değişikliğe sebep olmaz.
Olabilirse ne olabilir?
Eğer 14 Mayıs’ta sandığı boş vermiş yeterli sayıda muhalif seçmen varsa ve eğer pabuç pahalı deyip can havliyle sandığa giderlerse.
Ya da oyumuzu Erdoğan’a verdik ama biraz fazla mı verdik diye kendisine soran seçmen varsa ve onların arasında oylarını değiştirenler olursa. (Bu ikinci ihtimalin çok zayıf olduğunun farkındayım.)
İktidar 14 Mayıs’tan sonra dövizi tutmakta zorlanmaya başladı. Bankalardan döviz çekmek merasime tabi oldu. Resmi kurla piyasa kuru arasında makas açılmaya başladı. Ekonomi burnunu aşağı çevirdi, eyvah, deyip oyunu değiştiren olur mu?
Belki.
Özetle, ibre Erdoğan’dan yana.
Muhalefet hiç mi kazanamaz?
Zor ama kazanabilir.
Eğer seçmeni sandığa küsmezse.
Sandığa küsen kesin kaybeder.