Güzel hikaye. ‘Kumpas’ diyorlar ama, nasıl kumpas, kime kumpas?
Daha önemlisi, kim yaptı bu kumpası?
Aslıda daha ilk günden etkili oldu.
Rahmi Turan’ın gazeteciliği hakkında sitayişkar ifadeler işittik.
Hele siyasi meyli sola doğru olanlar ‘o söylüyorsa doğrudur’ diyecek kadar ileri gittiler.
Bir fotoğraf bulursun, altına kafana göre, ilgi çekecek bir şeyler yazarsın, içinde biraz cinsellik, biraz gizem, biraz para olan birkaç cümle, gazeteye koyarsın.
Bu tarz habercilik Rahmi Turan’a mal edilirdi.
Türk basınında daima olmuştur asparagas.
Rahmi Turan gazeteciliğinin bizim basında asparagas kapasitesini genişlettiğine dair bir kanaat vardır.
Bu ‘kumpas’ vesilesiyle insanlar Tan Gazetesi’ndeki ‘sakallı bebek’ manşetine kadar gitti.
Sahi, ne haberdi o!
Eşim, dostum, o günlerde bana bile soruyordu, “Sakallı bebek doğmuş, kıyamet kopacak demiş” diye.
Ben de bunun Rahmi Turan’ın işi olduğunu düşünüyordum.
Dün Rahmi Turan yalanladı. ‘Gazetenin künyesine bakın, ben yoktum’ dedi.
Doğru, Rahmi Turan’ın 1985’te Sabah’a geçmişti. Sakallı Bebek haberi 1987’de çıktı
Şöyle veya böyle, yaşı kemale ermiş bir gazeteci Rahmi Turan.
80 yaşından sonra asparagas mı yapacak? Yapmaz zannediyorum.
Yine de, siyaseti hallaç pamuğu gibi atan ‘kumpas’a kaynaklık eden yazı onun imzasını taşıyor.
Nasıl kumpas?
Güya Cumhurbaşkanı Erdoğan bir CHP’liyle Külliye’de görüşmüş, “CHP Genel Başkanlığı için sana destek oluruz” demiş.
Haberi ilk işitenlerden biri Talat Atilla. Kumpasın içinde midir, yoksa sadece kullanıldı mı bilemem.
Haber CHP’ye yakın birkaç ‘duayen’ gazeteciye ulaştırılmış.
Pek iltifat etmemişler.
Kaynaklar sağlammış, Turan habere iltifat etmiş ve köşesinde yazmış.
Bir gazeteci, böyle bir haberin uyandıracağı etkiyi sezemez mi?
Hele Rahmi Turan kadar kıdemli bir gazeteci?
Genel yayın yönetmenliği yapmış bir gazeteci, eğer bulunduğu koltuğa paraşütle indirilmemişse sezer.
Genel Yayın Yönetmenliği, haberin uçlarının nerelere dokunacağını herkesten daha çok bilmeyi gerektiren bir görevdir çünkü.
Rahmi Turan da sezmiştir. Sezmeyeceğine kimse beni inandıramaz.
Böyle bir haber, eğer doğruysa, Cumhurbaşkanı’nı etkiler.
Cumhurbaşkanı’nın CHP’yi dizayn etme çabası içinde olduğuna dair bir izlenim CHP’nin hitap ettiği muhittte Cumhurbaşkanı’na karşı antipatiyi arttırır.
Dolayısıyla, ilk bakışta, böyle bir haberin hedefi ‘Külliye’ olarak görünür.
Hangi CHP’li görüşmüş Cumhurbaşkanı Erdoğan’la?
Belli ki Rahmi Turan’a bu konuda bir isim fısıldanmış. Turan, yazıyı yazarken bu ismin Muharrem İnce olduğunu biliyor.
Şu halde, eğer haber doğruysa, haberin hedefi Muharrem İnce.
Yani Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’nu ekarte etmek için Cumhurbaşkanı’yla işbirliği yapıyor. CHP’li lisanıyla ‘vay hain vay!’ durumu.
İnandırıcılığı var mı?
Bana göre yok.
Rahmi Turan böyle bir hikayeye inanır mı?
İnanmış gibi davranıyor.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’na sorulduğunda böyle şeylerden haberi olduğunu söylemiş.
Bu ifade, Kılıçdaroğlu’nu da dedikodunun içine iter. Demek ki ona da birileri fısıldamış.
Peki, haberin yalan olduğu anlaşılırsa ne olur?
Haberin yalan olduğu anlaşılırsa Muharrem İnce mağdur olur.
Yani Muharrem İnce, CHP içinde kotarılmış, CHP’ye yakın medyanın kullanıldığı bir kumpasa maruz kalmış olur.
Bu hikaye kimin işine yarar?
Muharrem İnce’nin işine yarar.
Kimin aleyhine döner?
Kılıçdaroğlu’nun aleyhine döner.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, herhangi bir CHP’liyle Kılıçdaroğlu hakkında görüştüğüne dair iddiayı çok net ve çok sert bir dille yalanladı.
Yani Külliye sağlam.
Benim birkaç gündür izlediğim bu hikayeden anladığım şudur.
Bu, basit, şark kurnazlığıyla geliştirilmiş bir ‘kumpas’ ise, hedefi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır, ve tutmamıştır, tersine dönmüştür.
Orta halli, vasat zeka ürünü bir kumpassa hedefi Muharrem İnce’dir ve bu da tutmamıştır, haber Muharrem İnce’ye bir aktivite fırsatı bahşetmiştir.
Eğer daha gelişmiş, daha ince, iyi örülmüş bir kumpassa hedefi Kemal Kılıçdaroğlu’dur ve tutmuştur, muvaffak olmuştur.
Ama belki de hiç kumpas mumpas değildir, kötü gazeteciliktir, salaklıktır falan...
Zaten salaklık, kumpaslardan daha etkilidir.