''Buna para derler para
Şeref de bu namus da bu
Akıl da bu hikmet de bu
Sıhhat de bu hayat da bu
Dünya da bu ahiret de bu
Parrra!!!''
Bu cümleler, Üstad Necip Fazıl’ın ‘Para’ oyunundan.
Aynı oyunda, oyunun kahramanı banka patronunun parayı sorguladığı şu cümleler de var:
“Bir zina parasına on okka ekmek alıyoruz, yahut on okka ekmek parasını bir zinaya ödüyoruz. Para hangisinin değeri, has ekmeğin mi, halis zinanın mı?
Koyunun bembeyaz sütü de birkaç mangıra, yalancı şahidin kapkara gündeliği de... Bu maddeleri birbirine para mı karıştırdı, paranın kepçesinde biz mi karıştırdık. Amma bir kere karıştırdık, bir daha ayıklanır sanmayın.”
Ben bu pasajları, doğrudan doğruya Necip Fazıl’ın ‘Para’sından almadım.
Prof. Mete Gündoğan yeni bir kitap yazmış. Adı biraz tuhaf. “Para b*k gibi.” (Destek Yayınları.)
Hemen söyleyeyim, faydalı bir kitap.
Gündoğan, ‘para’yı tartışırken bu cümleleri iktibas etme ihtiyacı hissetmiş.
Para’yı belki kırk yıl önce okumuş olmama rağmen, bu cümleleri görmek hoşuma gitti.
Üstad’ın anlatımı çok çarpıcı.
Ama maalesef bir hakikatin ifadesi.
Para, herkes için, Cahiliyye putlarından daha saygın, daha güçlü, daha muteber.
Sadece bireylerin gündelik hayatlarında değil.
Devletlerin hayatında da.
Siyasette de.
Aklınıza gelen her yerde.
Uluslararası ilişkiler dahil.
***
Paranın gücüne, Cemal Kaşıkçı cinayetini takip eden günlerde değinmiştim.
Suudi Arabistan’ın parası yüzünden, Cemal Kaşıkçı öldüğüyle kalacak, kimse Suudi Arabistan’la arayı bozacak kadar ileri gitmeyecek diye düşünüyordum.
Bu fikrim değişmedi.
Belki Suudi parasından yeteri kadar nasiplenemeyenler biraz mırın kırın eder.
Ama zamanla her şey yoluna girer.
Yani, para, uluslararası ilişkilerde de de en yüksek değer.
Sadece Doğu’da, Ortadoğu’da değil.
Batı’da da bu böyledir.
Batı hakkında insanların hüsnü zanları var.
İnsan hakları önemlidir. Demokrasi önemlidir. Özgürlükler önemlidir. Çevre önemlidir, falan filan.
‘Para’yı, menfaati gördükleri zaman hepsini unuturlar.
Bazı durumlarda, birileri için ‘kendine müslüman’ deriz ya.
Batı da, ‘kendine demokrat’tır, sana bana değil.
‘Sana demokrat’ olduğu zaman, anla ki, arka planda başka türlü bir menfaati var.
Yani, şöyle olursa, şunu yaparsan Batı bozulur, Amerika kızar, İngiltere’nin canı sıkılır, Fransa gücenir gibi teorilerin hepsi hikayedir.
Sen ‘vazife’ni yaparsan, hiçbiri bozulmaz, güle oynaya seninle çalışırlar.
(Batı’ya söyledin de bize niye bir şey söylemiyorsun diye soran olur mu?
Olabilir.
‘Şekilde görüldüğü gibi’ biz de matah bir şey değiliz.
‘Rabbena Heblena’yı ‘Rabbena Hepbana’ya dönüştüren biz değil miyiz?)
***
Bizim insan haklarımız, bizim demokrasimiz, bizim özgürlüklerimiz Batı’yı alakadar etmiyor mu?
İşine geldiği zaman ediyor, işine gelmediği zaman etmiyor.
İşine gelip gelmemesini belirleyen, tabii ki menfaattir, paradır.
Para sahneye çıkınca vicdan sıvışır.
Şekilde görüldüğü gibi.
Şekil ne?
Şekil çok. Mağrip’ten Maşrık’a kadar...
Kaşıkçı cinayeti ‘şekil’lerin sadece bir tanesi.