Arkadaşımız Şenol Kaluç’un ‘Alevilik’ kitabı hakkında art arda bu kadar yazmayı planlamıyordum. Bir, bilemedin iki yazı yazarım diyordum.
Kaluç’un anlattığı konulara aşinaydım. Ama Kaluç sayesinde elime ilk defa Alevi gelenek hakkında ayrıntılı bir kitap geçmiş oldu.
Toplum olarak Alevilik hakkında bilgisiziz.
Hoş Sünnilik hakkında da bilgisiziz. Bazen tv kanallarında Kelime-i Tevhid’i soruyorlar. Mutlaka siz de rastlamışsınızdır. Sorulanların yarısı bilmiyor.
Yani herkes ailesinde, evinde kendi dininin, kendi mezhebinin temel eğitimini almıyor.
Alevilik hakkında toplumdaki ön yargıların dışında bir Alevi’nin kendi yolunu, edebini erkanını anlatması önemliydi.
Biz Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta elim hadiseler yaşadık.
Demek birisi, bir takım karanlık adamlar, bizi birbirimize karşı kışkırttığında önümüze ardımıza bakmadan komşularımıza saldırabiliyoruz.
Utanç verici.
(Elbette, gayrı Müslim komşularımıza geçmişte yaptıklarımız da utanç verici.)
Vazifeleri insanları irşat etmek olanlar bile öyle hazır ki ‘bizden olmayan’ı cehenneme göndermeye.
Bu alemde ileri geri konuşuyorlar. Allah insanları onların dillerinden korusun.
Kaluç’un kitabı vesilesiyle insanları Alevilik hakkında doğru, önyargısız bilgi edinebilecekleri bir kaynağa ulaştırmak, o kaynak hakkında fikir vermek faydadan hali değildir diye düşündüm.
Mesela ben ‘Cem’in ne olduğuna, nasıl yapıldığına dair birkaç makale okumuştum. Ama okuduğum metinlerin hiçbirinde Şenol Kaluç’un kitabındaki ayrıntılar yoktu.
Tamam, ben o kadar peşine düşmemiş olabilirim. Eksiklik benim tarafımda olsun.
Ama kitap geldi beni buldu.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. Artık öğrenebilirim.
Cem, bir nevi ayin. Oldukça törensel. Her biri tarihteki bir olguya dayanan şartları, rükünleri (erkanı) var.
Elest Bezmi’ne, Kerbela’ya, Hallac’ın idamına…
“Cem’in temel çatısının aktarılmasının “Alevilik İslam’ın içinde mi dışında mı sorusuna en iyi cevap” olduğunu söylüyor Kaluç. “Kalbinde Aleviliğe karşı kasıtlı bir önyargı bulunmayan bir kişinin cem ayininin temel hatlarını öğrendikten sonra Aleviliğin İslam dışı olduğu iddialarına itibar etmeyeceğini düşünüyorum” diyor.
Alevi geleneğe göre ‘cem’ Hz. Peygamber’in Miraç’tan dönüşünde katıldığı “Kırklar Meclisi” söylencesine dayanıyor.
Hz. Ali’nin, Cebrail’in, Hz. Fatıma’nın, Selman-ı Farisi’nin başka sahabilerin bir arada bulunduğu bir meclis.
Cem’in bir adabı, erkanı var.
Büyük günah işleyip ‘Düşkün’ ilan edilenler cezaları süresince Cem’e katılamıyor.
“Cem’e katılacak talipler cem günü boy abdestlerini tazeler, en güzel ve temiz elbiselerini giyerek hazırlanırlar.”
“Cem’in yürütülebilmesi için öncelikle rıza ve sorgu bölümü gerçekleştirilir.”
Kur’an-ı Kerim’den ilgili ayetler (Örnek: Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını ıslah edin. Allah’tan sakının ki bağışlanasınız) okunduktan sonra “Küskünler, dargınlar her kim varsa davet edilir ve rızalık istenir. Barışmayanlar erkandan çıkarılır.”
Lüzumu halinde alacak-verecek davaları da Cem’in başlangıcında hallediliyor. Kitapta, bir Sünni’nin Cem’e gizlice katılarak alacağını tahsil ettiğine dair yaşanmış, güzel bir hikâye var.
“Rızalık faslı geçildikten sonra süpürgecinin hizmeti başlar. Süpürgeci süpürgesini eline alıp üç kez “Hü erenler! Hak Muhammet Ali’nin hizmeti geliyor” der.
Cem’in her aşamasında, bütün hizmetlerde Allahu Te’ala zikrediliyor. Ayât-ı Kerimeler tilavet ediliyor.
Peygamberimiz, Fatıma Anamız, Hz. Ali, Hasan, Hüseyin, Selman-ı Farisi, İmamlar anılıyor. Semahlar yapılıyor. İlahiler, Nefes’ler, Duvazde’ler (İçinde Hz. Ali’den başlayarak 12 İmamın anıldığı manzumeler) okunuyor.
Ve her aşama dualarla tamamlanıyor.
Ayrıntıları uzun uzun anlatmaya bu köşe uygun değil. Daha çok bilgi sahibi olmak isteyenler Kaluç’un “Alevilik/İnanç-Edep-Erkan” kitabına müracaat etsinler. (Elips Kitap.)
Benden bu kadar.