Prof. Dr. Ömer Dinçer’in Hüner ile Güher’i bir taraftan da Fabl şekline sokulmuş kamu yönetimi ders kitabı gibi. Hocalar kendileri bilir ama bence üniversitelerin ilgili bölümlerinde ders kitabı olarak okutulmaya çok uygun.
Çok konuşuyoruz değil mi? Ehliyet ve liyakat. “Uzun yıllar şehirde yaşamış bir köpek, önceki kralın nedimi” ‘Medeni’ Vezir ile Adil Pençe’ye bakın nasıl öğüt veriyor:
“Yönetimin ilk hatası ehliyet ve liyakat sahibi olmayanı atamaktır. Ehil olanı bulmak adalet için ön şarttır. Ehil olmayanı görevlendirmek hem devlete hem görev verilene hem de ehil olana zulüm sayılır.”
Sonra İslam tarihinin tartışmalı konularına göndermeler. Yine Medeni’nin lisanından:
“Müslümanların dünyasında ilk siyasi çatlak üçüncü halifenin yakın akrabalarına görev vermesi sebebiyle oluştu.”
Mal ve iktidar hırsı dine zarar verir mi?
Adil Pençe güzel izah etmiş:
“Son elçi ‘iki aç kurdun bir sürüye girmesi, o sürüyü; kişinin mala ve şerefe olan hırsı nedeniyle dininde yaptığı tahribattan daha fazla tahrip edemez’ buyurmuştur. Kişinin mala ve riyasete hırsı dinini ve ahlakını aç bir kurdun koyun ağılını bozguna uğratmasından daha çok bozar.”
Ömer Dinçer’in kendi hayatında çok hassas davrandığını bildiğim bir konu da kitapta yerini almış.
Bir dostu, Hüner’in yanına bir saksağan getiriyor. “Dayısı arkadaşım olur, çok iyi biridir o rica etti” diyor ve devam ediyor: “Barınak’ın kilerine bekçi alınacakmış. Yakınım olan bu saksağan oraya talip, onu işe almanız için size getirdim.”
“Hüner, dostunun doğrudan tanımadığı saksağanı bizzat alarak makama getirmesinden biraz rahatsız olmuştu. Üstelik saksağan ailesinin kiler emanet edilmeyecek bir fıtrata sahip olduğunu cümle alem biliyordu.”
Düşünüyorum da… Günümüzde bütün kilerler saksağanlarla dolu.
Ömer Hoca yöneticilik hayatında kim bilir kaç kez böyle tavsiyelerle karşılaşmıştır.
Dinlediğim hikayelerin hiçbirinde tavsiyeye gelenler umduklarını bulamıyor.
Ömer Dinçer’in görevi sırasında üzerinde çok durduğu ‘yerinden yönetim’in de Hüner ile Güher’de genişçe bir fasıl olarak yer aldığını not edelim.
Bir ara ormanda savaş çıkıyor. Dış güçlerin de rol oynadığı bir savaş.
Doğru tedbirler sayesinde savaş kazanılıyor.
Kitabın sonuna doğru Adil Pençe’nin iktidarında zeval alametleri beliriyor.
Kurt taifesinden olan danışman Güher Adil Pençe’yi yavaş yavaş işliyor. Ona daha güçlü görünmesi gerektiğini öğütlüyor.
“Gücü paylaşmak karşınızdaki rakipleri çoğaltır. Liderlik potansiyeli olanların açığa çıkmasına neden olur. İktidarda iken kendi rakiplerinizi yaratmış olursunuz. Halbuki sizin bütün gücü elinize almanız onların palazlanmasına zemin bırakmaz.”
“Gelmiş geçmiş bütün siyasetçilerin akıl hocası, batı ormanlarının İtalyan bilgesi (Bu Machiavelli olmalı) ‘Otorite kurmak isteyen prens nasıl iyi olunmayacağını, yalan söyleme ve aldatmayı, hile yapmayı iyi öğrenmeli, ihtiyaca göre de bu bilgiyi kullanmalı veya kullanmamalıdır’ demiştir.
Önder kısa zamanda Güher’in etkisi altına giriyor.
Güher, Vezir Nizam’a ve Önder’in çevresindeki akil yardımcılara kumpaslar kuruyor. Onları gözden düşürüyor. Sonunda Nizam azlediliyor.
Bir süre sonra sarayın hizmetlerini uzun zamandır kusursuz yürüten Tospik “Yosun kokuyor” gerekçesiyle görevden alınıyor. “Yerine yalan söylemekte ve taklit yapmakta usta, kurnazlıkta mahir, hızla hareket eden ve her yere girip çıkan Sürat adında bir tilki” atanıyor.
Güher’in telkinleriyle ilkelerden yavaş yavaş sapılıyor.
Bir gün Önder Adil Pençe Hüner’e soruyor:
“Biz daha önce bir yasa çıkararak seçimle gelinen tüm makamlar için iki dönem sınırı getirmiştik. Şimdi sadece önderlik için bu sınırı kaldıralım diyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?”
“İki dönem sınırlaması makamların geçiciliği inancını pekiştirmek ve yöneticilere hesap sorabilmek içindir. Size tanınacak ayrıcalık hesaptan kaçtığınız anlamına gelebilir. Kendi vicdanıyla barışık olan denetimden kaçmaz.”
Tartışmanın sonunda Hüner görevinden istifa ediyor.
Sanki Güher saray ve çevresinde mıntıka temizliği yapıyor.
Kitabın sonuna doğru, Nizam ve Hüner’i ormanın nasıl bozulduğu konusunda orman halkıyla dertleşirken görüyoruz.
Ben kısmen aktardım. Okurken bugün bizim ormanımızda olan bitenlerle ilgili sayısız sahne gözlerinizin önüne gelebilir.
Ben Hüner ile Güher’i hem faydalı bir ders kitabı hem de Prof. Ömer Dinçer’in yakın tarihe düşmek istediği not olarak okudum.
Okurken bugünü de biraz okumuş oldum.