Anketlerin doğruluğunu yanlışlığını ancak seçimle test edebiliyoruz.
Bunu biz de de biliyoruz, siyasetçiler de biliyor.
O zaman, niçin boyuna anket yaptırıp duruyorlar? Niçin bu kadar çok kamuoyu araştırma şirketi var?
Demek ki bir iş görüyor anketler.
Ne iş görüyor?
En azından o şirketin kullandığı yönteme göre seçmenlerin partilerine ilgisini ve ilgisizliğini anketle ölçebiliyorsun.
İnanmak inanmamak serbest. “Bu anket yanlış” dersin, çıkarsın işin içinden.
Nereden biliyorsun yanlış olduğunu?
Bizim partiyi az gösteriyor. O kadar olmaması lazım. Yolda izde vatandaşın bize nasıl teveccüh gösterdiğini ben biliyorum. Gözlerime mi inanayım, ankete mi inanayım?
Bunu söylersiniz fakat bir taraftan da anketin sonuçları sizi içten içe kemirir.
Son zamanlarda anketler Ak Parti’nin oylarında bir erime tespit ediyor.
Fevkalade bir erime değil. Zaten fevkalade olsa ‘erime’ demezsiniz, kaçış, çöküş gibi daha şiddetli bir kelime kullanırsınız.
Eğer eriyorsa, neden eriyor olabilir?
Ekonomik buhrandan.
Enflasyondan, doların yükselmesinden.
Salgının ekonomik buhranı derinleştirmesinden.
Salgın tedbirleriyle ilgili bazı tutarsızlıklardan.
Aşı tedariki konusundaki çelişkili beyanlardan.
Mafyöz ilişkilerin ayyuka çıkmasından.
Mafyöz ilişkiler? Sen de mi inanıyorsun?
İnanmayacağım ama, kimse doğru dürüst tekzip etmiyor.
Yargının bağımsız olup olmadığı konusundaki kuvvetli şüpheden.
Yolsuzluklardan... Devlet içinde ve dışında bir zümrenin devlet imkanlarından imtiyazlı bir şekilde yararlandırıldığının vatandaşça daha çok fark edilmesinden.
Kiminin hiç maaşı yok kiminin her biri astronomik iki, üç, belki de daha fazla maaşı var, ondan.
Yok mu öyle bir şey? Yoksa niye hiç kimse yok diyemiyor?
Bazı iktidar politikalarının savunulmasının zorlaşmasından.
Ak Partililer bile savunmakta isteksiz.
Peki nereye gitti bu ‘eriyen’ oylar?
Tam belli değil. Küçük küçük parçalar halinde muhalefete serpiştirilmiş gibi duruyor.
Küçük küçük, ama önemli parçalar.
Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçiminde baraj yüzde 50.
İktidar, dikkatleri dış politikaya, terörle mücadeleye, mavi vatana, gaz keşiflerine veya savunma sanayii gibi görece başarılı alanlara çekerek durumu dengelemeye çalışıyor.
Fakat cebini doğrudan ilgilendiren sorunlar, evini geçindirememek, kirasını ödeyememek vatandaşı daha çok etkiliyor.
Bu seçmen tablosu, -dayanağı anketler de olsa- muhalefetin uzun zamandır görmediği bir tablo.
Bu yüzden erken seçim talebini her vesileyle dillendirmesi gayet normal.
Olur mu erken seçim?
Niye olsun?
Seçimin normal zamanı 25 Haziran 2023. Yani iki sene var.
İktidar, iki senelik bir süreden niye feragat etsin?
Muhalefetin Meclis’ten erken seçim kararı çıkarma kapasitesi yok.
İktidar, kendi kendisini niçin seçime götürsün?
Belki MHP ister böyle bir şey? Daha önce yapmıştı.
İstemiyor. İstemiyorum diyor.
Mamafih çok konuşulmayan bir mesele var.
Anayasa’ya göre bir kişi iki kez üst üste Cumhurbaşkanı seçilebiliyor. Ama üçüncü kez seçilemiyor.
Bir görüşe göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim zamanında yapılırsa iki dönemi tamamlamış olacak. Üçüncü kez aday olamayacak.
Bir diğer görüşe göre bu konuda engel yok. Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan iki kez Cumhurbaşkanı seçildi ama Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürürlüğe girmesinden sonra sadece 1 defa seçildi. Dolayısıyla aday olabilir.
Birinci görüş doğruysa, Ak Parti tartışmalara mani olmak maksadıyla seçimi erkene almak, dönem tamamlanmadan seçime gitmek isteyebilir.
İkinci görüş doğruysa istemez.
Hangi görüşün doğru olduğunu mantıkla bulamayız. Buluruz da, bulduğumuz bir işe yaramaz. Öyle bir devirdeyiz.
Ancak vaki olana bakarak bulabiliriz.
Şunu da ilave etmemiz lazım.
İktidar seçimi kazanacağından emin olacağı bir konjonktür yakalar, birdenbire işsizliği azaltır, enflasyonu durdurur, vatandaşı madden ve manen ferahlatabilirse...
O zaman erken seçim yapmayı düşünebilir.
Bütün bu seçenekleri harmanlayarak şu sonuca varabiliriz.
Erken seçim, olursa 2022’de olur. Olmazsa olmaz.