İsrail mallarını boykot edelim. İsrail’e destek veren şirketlerin mallarını da boykot edelim.
Neden?
İsrail 1948’den beri Filistinlilerin topraklarını işgal ettiği için.
Milyonlarca Filistinlinin evinden, yurdundan sürülmesine sebep olduğu için.
Hele bugünlerde, bütün dünyanın gözleri önünde her gün çoğu kadın ve çocuk 100’den fazla masum Filistinliyi katlettiği için.
Tamam, edelim. Başka bir şey yapamıyoruz madem bunu bari yapalım.
Hiçbirimiz göz göre göre İsrail’i zenginleştirerek katliamı teşvik anlamına gelecek bir alışveriş yapmak istemeyiz.
Kendimi yokladığımda tabiatımın boykota yatkın olduğunu görüyorum.
Hatırıma geldi. Kırk yıllık hikâye. Mekke’de misafirlere Zemzem sunmak için kullanılan metal fincanlardan almak istemiştim.
Hangi dükkâna girdiysem ya Çin malı ya Hindistan malı.
Tezgahtarlara diyordum ki, “Doğu Türkistan’daki zulümler sebebiyle Çin malı almak istemiyorum. Keşmir sebebiyle de Hint malı almak istemiyorum. Çin ya da Hint malı olmayan fincan yok mu?
Sonunda bir yerde Pakistan menşeli bir fincan takımı buldum.
Sonraki zamanlarda satın aldım mı Çin ya da Hint malı öte beriler?
Almışımdır her halde. O günkü hassasiyetimin kesintiye uğradığı zamanlar olmuştur.
Kendimden pay biçerek, bu tür boykotların konjonktüre göre bazen zayıfladığını bazen kuvvetlendiğini düşünüyorum.
Bugünlerde daha hassasız.
Bu hassasiyete sahip olanlar boykot listelerine bakıp alışverişlerini ona göre yapmaya çalışıyorlar.
Peki ne yaptığımızın tam olarak farkında mıyız?
Mesela boykot listelerindeki şirketlerin İsrail’le ilişkileri hakkında doğru bilgilere sahip miyiz?
Yoksa aklına gelen bir liste yapıyor biz de o listeye bakarak eyleme mi geçiyoruz?
Beş on tane listeye göz gezdirdim. Hiçbirinde listede yer alan şirketlerin İsrail’le ilişkisini anlatan bir bilgiye rastlamadım.
İnternette BDS adında bir site gördüm. Filistinlilere ait.
Boykot, Divestment ve Sanction kelimelerinin baş harfleri.
Boykotu biliyoruz. Divestment yatırımın tersi. Yatırım yapmamak veya yatırımdan vazgeçmek. Sanction da malum yaptırım.
BDS harflerinin yanıbaşında bize arkası dönük Hanzala’nın (Merhum Naci el-Ali’nin Filistinli çocuk karakteri) resmi var.
Elinde kanlı bir terazi.
“Filistin halkının katledilmesinden menfaat sağlayan şu şirketlere karşı harekete geç” başlığı altında bir liste yayımlamışlar.
Boykot edilmesini önerdikleri her şirketin İsrail’le ilişkisinin, İsrail’e desteğinin mahiyetini yazmışlar.
Anlattıklarına göre etkili de olmuşlar.
Mesela Brezilya’daki Bahia eyaleti İsrail’in su şirketi Mekorot’la yaptığı anlaşmayı askıya almış.
Lübnan’daki UNİCEF İsrail güvenlik şirketi G4S’le anlaşmasını bozmuş, İsrail’e yapılan yabancı yatırımda fark edilir bir gerileme olmuş.
Başka sonuçlar da sıralanmış.
Gerçi BDS’in not ettiği bu etkilerin çoğu eski tarihli. Ama eskiden meydana gelmiş bir etkinin şimdi de geçerli olması beklenebilir.
Bizdeki boykot listelerinde daha önce ‘yerli’ diye bildiğimiz şirketler de var.
İsraillilere mi satmışız o şirketleri? Satmakla iyi mi etmişiz, kötü mü etmişiz? Bundan sonra satmayalım mı?
Sermayenin yeşili kırmızısı, dini imanı olur mu olmaz mı?
Sosyal medyada gezinirken, hatta yerli milli ahkam keserken aslında büyük Amerikan şirketlerinin elemanı olarak bedava istihdam ediliyoruz.
Oralardan çıkalım mı çıkmayalım mı?
Bizim boykot kampanyalarıyla elde edebileceğimiz sonuçlar elbette sınırlı.
Devletin parası, gücü, etkisi daha doğrudan, daha somut. Yani eğer bir şey yapmak istiyorsa.
(İsrail Gazze’de katliam yapmasaydı bile) Bir tarım ülkesi olarak hiçbir yerden tohum almasak yerli tohum kullansak, eğer bir tohumun geliştirilmesi, veriminin arttırılması gerekiyorsa bunu da kendimiz başarsak güzel olurdu.
İhaleleri tırtıklama ve mıncıklama konusunda geliştirdiğimiz teknikleri neden tarımda geliştiremiyoruz?
Bunu yapamayanın, bizi İsrail menşeli tohumlara mecbur edenin hiç mi sorumluluğu yok? Niçin bizi İsrail tohumuna mecbur edenlere bir şey diyemiyoruz?
Hadi bir yetkili söylesin. İsrail tohumu yasak.
Yetkililerimiz İsrail’le ticaret hacmimizi arttırmaya mı çalışıyor eksiltmeye mi?
İsrail’e petrol göndermeye devam ediyor muyuz?
Kendi yetkililerimize bir şey diyemeyip Starbucks’ta kahve içen vatandaşa sataşmak ne kadar tutarlı?
Takım tutar gibi partizanlık yapma kabiliyetimizi boykot ederken adam seçmeye kadar ilerlettik mi?
Bence boykota katılalım. Katılırken ne yaptığımızın bilincinde olarak.
Bu soruların cevabını da ihmal etmeyelim.