İslam bir ekonomik model öneriyor mu? Soğuk savaş döneminde yetişmiş bir kuşak olarak bu sorunun cevabını aradık tabii.
Çünkü bir tarafımızda baş döndürücü bir kapitalizm heyulası, öte tarafımızda taş gibi bir komünizm vardı.
İkisini de sevemezdik. Niçin sevmediğimizi izah da edemezdik.
Biri fazla kapitalist, öteki her hangi bir dinle hele İslam’la bağdaşması asla mümkün olmayacak kadar materyalistti.
İkisi de ‘tanrısız’dı muhtemelen. Ama yine muhtemelen, ‘tanrı’nın yerine başka şeyler koyuluyordu.
Her şey vardı nasıl olsa İslam’da... O halde ekonomi de vardı.
İçinde ‘İslam’ ve ‘Ekonomi’ kelimeleri bir arada geçen, benim bildiğim ilk kitap Prof. M. A. Mannan’ın İslam Ekonomisi kitabıydı.
Aklımız erdiğince okuduk. En azından, ‘bizim de bir ekonomimiz var’ diyebilecek duruma geldik.
Okuduğum ikinci ‘ekonomi’ kitabı, Sezai Karakoç’un İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü’dür.
Benim bildiğim ilk Türkçe ‘İslam ekonomisi’ kitabı bu.
Hacmi küçük, ama Müslüman bir toplumda ekonominin nasıl anlaşılması gerektiğini öğretmesi bakımından çok önemli.
Oradan başlarsanız doğru yönde yolunuza devam edersiniz.
Devam edildi mi?
Yani, Müslüman bir toplumun ekonomik ilişkileri üzerinde sonraki dönemlerde esaslı çalışmalar yapıldı mı?
Ya yapılmadı, ya da benim haberim olmadı.
Sonra Muhammed Bakır es-Sadr’ın İslam Ekonomi Doktrini çıktı.
Çok hacimliydi. Çok ayrıntılıydı. Bir süre meşk ettiysem de okumaya gözüm kesmedi. Bir ipucuna rastlasaydım aradığımı bulabileceğime dair belki okurdum tamamını.
(Prof. Sabahattin Zaim’in 40-50 sayfalık İslam ve İktisadi Nizam diye bir kitabı vardı. Bu kitap da hacmiyle kıyaslanmayacak derecede tatminkardı.)
Neydi, İslam’ın ekonomisinin temel ilkesi?
İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü’nden aktaracağım birkaç cümle bir fikir verebilir.
“İslam, yaşadığımız hayatı ebediliğe göre ayarlar. Ekonomi, bu hayatın çerçevesini doğrudan doğruya aşma durumunda değildir.
“İslam, bazı Marksist veya kapitalist ekonomistlerin sandığı gibi sadece ekonomik bir doktrin değildir. Sadece bir inanış da değildir. Bir ekonomi anlayışı, tutumu ve çerçevesi de olan bir dünya görüşü, yaşayış ve medeniyet tarzıdır.”
“Kapitalizme göre, mülkiyet, mutlak anlamda tek kişiye aittir. Her kişi, kendi başına ‘mal’ı ele geçirdikten sonra da başkasının gölgesini bile ondan uzak tutmak ister. Bunun, “başkaları cehennemdir” görüşünden en ufak bir farkı yok.”
“Komünizmde ise, cehennem bizzat insandır. Komünizm, diliyle mülkiyeti reddederken, kalbiyle mülkiyeti o kadar yüceltiyor ki, tek insanı ona layık ve ona sahip olmaya ehil görmüyor.”
“Kapitalizmde bir eşyayı, bir tabiat parçasını, bir malı ele geçiren insan, bir nevi o eşyanın, o tabiat parçasının tanrısı olmuştur.”
“Mülk edinemeyen insansa, kapitalizme göre, bir nevi insan da olamıyor. Ve zamanla kapitalist, o tür insanı da eşya gibi görmeğe, ondan da eşyadan faydalandığı gibi faydalanmağa başlıyor.”
“Kapitalizmdeki eşyayla insanın durumu, (komünizmde) tersine çevrik olarak aynıdır. Bu kez eşya tanrılaşmış, insan onun kölesi haline getirilmiştir.”
“İslam’ın insan ve eşya telakkisi, mülkiyet anlayışı bu iki doktrinden de tamamen farklıdır. İslam, gerek insana, gerek eşyaya baksın, Allah’ı, insanın da, eşyanın da yaratıcısını unutmaz.”
“Mutlak anlamda, eşya da, insan da O’na aittir. Mülk, mutlak anlamda sadece onundur. İnsan, mutlak olarak kendiliğinden değil, ancak O’nun izni ve bağışıyla eşyaya sahip olma hakkı edinmiştir. Bunun için, gerek eşya, gerekse canlı varlıklarla ilgisinde, O’nun çizdiği sınırlar içinde hareket yetkisini taşır.”
“Müslüman, mülk edinişinde ve ona tasarruf edişinde, daima asıl mülk sahibi hatırlar ve hatırlamak zorundadır.”
“Gereksiz yere kesilen ağaç, masum çocukları öldürmek için mahiyeti değiştirilen uranyum, eziyet edilerek çalıştırılan hayvan, yarın bizden davacı olacaktır ve biz yalnız insanlara yaptığımız zulümlerin değil, hayvanlara ve eşyaya yaptığımız zulümlerin de hesabını vereceğiz.”
“Hesabını vereceğiz.” Aslında, anahtar cümle bu.
Kimsenin, dünyada da, ahirette de, hesap kaygısı taşımadığı, kursağı geniş olanların kemal-i afiyetle deveyi hamuduyla yuttuğu bir cemiyette olabilir mi İslam ekonomisi?
Olmaz.
İşte o yüzden, ‘şu anda yok’ İslam ekonomisi.
N. Haydar Naqwi’nin 80’li yıllarda Türkçeye çevrilen ‘Ekonomi ve Ahlak’ı da Müslüman bir toplumda, ahlakın ekonomiyi şekillendirmedeki ihmal edilemez rolünü vurgulaması bakımından kıymetliydi.
Bu kitabın ana fikrinden hareketle tekrar vurgulayabiliriz ki, ahlak ortalıkta görünmediği için bir İslam ekonomisi de göremiyoruz.