Seçimi kim kazanır? Anketlerde ne görünüyor?
İstanbul’a kim aday olur?
Türkiye’nin yüzölçümü kaç kilometrekaredir?
Çekoslovakya’nın komşuları hangi ülkelerdir? (Gerçi Çekoslovakya diye bir yer yok artık!)
Güneş sistemindeki gezegenler hangileridir?
Su, hangi elementlerden meydana gelir?
Dört hak mezhep hangileridir? (Bu soruya yönelik bütün ihtiraz kayıtlarını ciddiye alırım.)
Dört büyük melek? Dört Raşit halife?
İmanın şartları? 32 Farz?
Bunlar, günlük hayatta karşılaşabileceğimiz sorulardır.
Fakat, Türkiye’nin en meşhur suali ‘Ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali’ sualidir.
Öyle yerleşmiş, öyle sağlam bir sorudur ki, başka soruların yerine de geçer.
Dış politikada işler sarpa sardığı zaman, piyasalar bozulduğu zaman, mesela Dolar 7 lirayı gördüğü zaman, bu soru, ‘ne olacak bu memleketin hali’ sorusunun yerine de geçer.
Biliyorum, eskiden yoktu bu soru. Eskiden dediğim çok eskiden.
80’lerde çıktı.
O sıralar şampiyonlukları hep Trabzonspor alıyordu.
Yanlış hatırlamıyorsam Fenerbahçe 80-81 sezonunda 10. Sıra ile 15. Sıra arasında bir yerdeydi. (Bir yıl önce, iki yıl sonra da olabilir. 40 sene geçmiş, o kadar yanılmak çok yanılmak sayılmaz.)
Şampiyonluğa çok alışmış olan Fenerbahçeliler muhtemelen kendi aralarında sormuşlardır bu soruyu.
Fakat, taraftarlar samimidir. Gerçekten bir endişeyle sorarlar.
Hinoğlu hinlik, taraftar olmayanlardadır.
‘Ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali’ diye sorarlar, sorarken de bıyık altından gülerler.
Bugünlerde de görüyorum hinoğlu hinlikleri.
Giderken Ali Koç’la gitmişler, dönüşte Kamil Koç’la dönmüşler.
Akhisar’dan gelirken dönüş yolunda Balıkesirspor’a da yenilmişler... Falan filan.
Hele birisi bir video yapmış.
Beşiktaş forması, Beşiktaş kaşkolü, fesi, nesi varsa hepsini kuşanmış adam.
Bir yandan soruyor, bir yandan da katıla katıla gülüyor.
Fenerbahçe maazallah küme düşerse, düştüğü ligde şampiyon olursa, bir alt kümede şampiyon olmakla dördüncü yıldızı takmaya hak kazanır mı?
Milletin ağzı torba değil ki büzesin!
Bunlar, fanatik taraftarın eğlenme yöntemleri. Karışmam. Çok da görmem. Yarın da seninle eğlenirler.
Fakat, Fenerbahçe’nin düşme hattına düşmesi Türkiye’de büyük hadisedir.
Fenerbahçe Türkiye’de en çok şampiyon olmuş futbol takımıdır.
Taraftarı da bütün takımlardan kalabalıktır.
‘Fenerbahçe Cumhuriyeti’ başka hiçbir takım için söylenmez.
Ben Fenerbahçeli değilim.
Memleketim Trabzon. Adaletli olması kaydıyla, Trabzonspor’un başarılı olması hoşuma gider.
Türkiye’deki taraftar alışkanlıkları aykırı olarak, Fenerbahçe’ye bir alerjim de yoktur.
Fenerbahçe’deki çöküşün bir ‘memleket meselesi’ olduğunu görebilecek durumdayım.
Doğrusu, Ali Şen ve Aziz Yıldırım dönemlerinin Türkiye’deki ‘taraftarlık’ olgusuna diğer taraftarları da etkileyecek şekilde bir aşırılık, adalet mefhumuyla bağdaşmayacak bir fanatizm getirdiğini düşünmüşümdür.
Ali Koç’un başkanlığı ilkeselliğe dönüş anlamı gelir mi? Seviye yükselir mi? Diye ummuşumdur.
Şanssızlık olarak yorumlanabilir.
Tecrübesizlik olarak da yorumlanabilir.
Ne olduysa, işler ters gitti. Fenerbahçe, tarihte hiç olmadığı kadar kötü durumda.
(Bu arada, şaşılacak şey. Memlekette ne kadar kuvvetli bir Ersun Yanal lobisi varmış! Kaht-ı rical bu kadar mı şiddetli?)
Fenerbahçe’nin kötü durumda olmasının bir çok şeye tesiri olur.
En basiti, bütün Türkiye’de maçları canlı seyrettiren kahvelerde, çal bahçelerinde, birhanelerde, eğer Fenerbahçe şampiyonluğa oynuyorsa, o sene işler iyi gider.
Orta sıralardaysa işler kesattır.
Hele aşağılardaysa daha kesat.
Halkın memnuniyetsizlik düzeyiyle Fenerbahçe’nin durumu arasında bir irtibat illa ki vardır.
Ekonominin kötü gitmesiyle Fenerbahçe’nin alt sıralara düşmesi arasında ben şu anda izah edemesem de az veya çok bir illiyet vardır.
Fenerbahçe’nin -şampiyon olması şart değil- iyi veya kötü olması memleketteki göstergelerden biridir.
Fenerbahçe’nin durumu siyaseti de etkiler. Demedi demeyin.