‘Sakarya, saf çocuğu masum Anadolu’nun. Üstat bize bu ismi taktı. Doğru da yaptı, öyleyiz hepimiz. Hayat bunu gitgide daha çok öğretiyor bana.
Ülkücüler de öyledir.
İ’rapta mahalli yok gibi görünse de, bizim, düz, gerçek solcularımız da öyledir. Saf çocukları masum Anadolu’nun.
Biz sağcılar, solcular ve İslamcılar, saf saf bakınırken... Her birimizin yaptığı işi –maddi, manevi, siyasi, dünyevi- menfaate tahvil eden bir mekanizma oluşur. ‘Kutsal’ bir mekanizma... Mevzu derin, bir ara yazalım bu yavşak mekanizmaları.
Ben, MHP’nin kongresini yazacaktım.
Yazdım da... Gördüklerimi yazdım. Fakat, benim gördüğümden fazlası varmış.
‘Saf çocuklar’ın aklı nasıl ersin?
Ne dedim? ‘Rüzgar, Meral Hanım’ın yelkenlerini şişiriyor.’
Doğrusunu isterseniz, hala öyle. Meral Akşener’in, aktivitesinden dolayı faikiyeti, bir nevi moral üstünlüğü var.
Pazar günkü kongreye katılan delege sayısını 752 biliyordum. Evvelsi gün açıklandı. 656’ymış.
İlginç, Meral Hanım’ın yakınındaki bazı gazeteciler, Noter’in başında kalabalık etmiş. Düz kalabalık değil, nitelikli... (Burada biraz paralel iması var.) Etkili olmuşlar. Bu sebepten, kongre, çoğunluk sağlanmadan başlamış. Mamafih, sonradan çoğunluk sağlanmış.
Neyse, geçti gitti.
Kongre bir tüzük değişikliği için toplanmış, tüzüğün 13 maddesi değiştirilmiş.
Mevzuata uymasa da mantığa uyabilir. Kongre toplanmışken şu maddeyi de düzeltelim. Olur olur, kim ne diyecek?
Fakat, kazın ayağı tam öyle değil.
Meral Hanım, faikıyetinin farkında. Bu yüzden, bazen, diğer muhalif adayları istiskal ediyor.
(Bir okuyucu ağzımın payını verdi. ‘Kadın aday’ ‘erkek aday’ deyince kadın düşmanlığı oluyormuş. Halbuki, ben o laflarımın erkek düşmanlığı olarak yorumlanabileceğinden endişe ediyordum. İnsanların ‘işletim sistemi’ farklı farklı demek ki.)
‘Eteğinde sallamak’ tabiri kullanmıştım. Herhalde bunun da psikanalitik bir yorumu vardır.
Meral Hanım’ın diğer adayların fikirlerine iltifat etmemesi, nasıl bir etkiye sebep olmuştur acaba?
Gururları mı okşanmıştır, Koray Aydın’ın, Ümit Özdağ’ın, Sinan Oğan’ın, Sait Gönen’in?
Bakalım, Genel Merkez’le temas sağlanır mı? Bakalım, bugün yarın duruşlarında bir değişiklik olur mu?
Önceki gün demiştim ki, “Eğer bir bildiği varsa Devlet Bey’in... Ve bildiği şey Hoca Nasreddin’in, ‘evdeki eski kilimi heybe yapması’ndan fazla bir şeyse, diyeceğim yok.”
Galiba Bahçeli, Nasrettin Hoca’nın dediğinden fazlasını yapmaya hazırlanıyor.
Bir ihmal sonucu, Yargıtay’ın delegeliklerini onaylamadığı bir delege sayısından söz ediliyor.
Bu doğru mudur? Yoksa tevatür mü? (Tevatür, Türkçe’de İlm-i Hadis’tekinin tam tersi anlamda kullanılıyor.)
Eğer aslı varsa, yani delege olduğu sanılan birkaç yüz kişinin, yasalar nezdinde delegeliği geçersizse, bu acayip bir mesele.
Kongreyi bile bozar.
Birisi ‘kumpas’ dese inanan çıkar!
Bahçeli, ‘sürprizleri beklememizi’ tavsiye ediyor. Belki de budur.
Kongredeki teknik sorunlar, MHP’nin bir süre daha mahkemelerle meşgul olmasına mal olabilir.
MHP’nin akıbetinin Yargıtay’da şekillenecek olması, MHP ile AK Parti arasında, ‘hukuki destek’ ve ‘fiili destek’ kavramları çevresinde cereyan eden nazikane ilişkiyi hayata döndürür mü?
Buradan, ‘Partili Cumhurbaşkanlığı’ faslını açmak mümkün olur mu?
Gördüğünüz gibi durum, ‘saf çocuklar’ı aşacak kadar karışık.
Ben yine sözümdeyim.
Teknik detaylar, mevzuat, bir gün Bahçeli’ye bir gün Akşener’e avantaj sağlıyor olabilir.
Mamafih, yapılan her şey, uzun vadede, Meral Hanım’ın hanesine yazılıyor.