Sinan Burhan’ı bilirsiniz. Anadolu Yayıncılar Derneği Başkanı. Akit’te yazıyor.
Geçen gün aradı. Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş’un da katıldığı bir programa davet etti.
Numan Kurtulmuş, hepimizin ait olduğu sivil ve siyasi hareketin seçkin simalarından biri.
Babamın dahi, Numan Bey’in babası Doktor Niyazi Bey’le İlim Yayma Cemiyeti’nin ilk yıllarından hatırası var.
Dolayısıyla, Sinan’ın davetine icabet etmeyi arzu ettim.
Kızılcahamam’da bir otelde toplanıyorlarmış. Şehri geziyorlarmış. Sonra Numan Bey sorularımızı cevaplandıracakmış. Zaman kalırsa termal tesislerden istifade ediyormuşuz.
Tamam dedim. Gittim.
İyi de oldu. Uzun zaman görmediğim, hatta bazılarını yeni tanıdığım arkadaşlarla hasbihal etme fırsatı buldum. Anadolu’nun sükuneti bir dinlenmişlik hissi veriyor.
Arkadaşların çoğu eşleriyle, çocuklarıyla gelmiş. Ben böyle bir imkan olduğunu bilmiyordum. Bilseydim, hane halkımdan gelmeye gönüllü olanları getirirdim.
***
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da eşi Sevgi Hanım’la birlikte gelmiş.
Evet, işin gazetecilikle ilgisi vardı. Fakat, hemen bütün sohbetler aile ortamında geçti.
Bunu beş altı senedir yapıyorlarmış. Ben, herhalde gazetede ‘Ankara Temsilciliği’ unvanını işgal ettiğim için ilk defa davet edilmiş oldum.
Bu arada, Karar Gazetesi birinci senesini doldurdu. Bizim hangi şartlarda, hangi kuşatmalara rağmen mesleğimizi icra ettiğimiz meslekten olan gazetecilerin malumudur. İnşallah devamı daha güzel olur. Emeği geçen bütün arkadaşlarımı tebrik ediyorum.
Organizasyonu Anadolu Yayıncılar Birliği ile Kızılcahamam Belediyesi müştereken yapıyorlar.
Belediye Başkanı Muhittin Güney’in ev sahipliğinden bütün arkadaşlar memnundu. Sinan da, daima misafirlerin ahvaliyle ilgiliydi.
Doğal olarak, konuşmaların merkezinde 16 Nisan’da yapılacak referandum vardı.
Numan Kurtulmuş, referandumun ‘Evet’le sonuçlanacağını düşünüyor. Parlamenter sistemin geçmişte sebep olduğu sıkıntıların altını çiziyor. Millet muhtevasını öğrendikçe eğilimin ‘evet’ lehine gelişeceğini belirtiyor. Basın toplantısının ayrıntıları bugünkü Karar’da var. Ben teferruata girmeyeyim.
Gazetecilerin görüşleri muhtelif. Şu anda ‘evet’in ağırlıkta olduğunu düşünenler de var, ‘hayır’ın önde olduğunu düşünenler de.
Gazeteci tayfasının anketlere erişimi başkalarından daha fazla. Görevleri gereği gazeteciler esnafla, taksicilerle, berberlerle, tezgahtarlarla temaslarında bilinçli olarak nabız da tutuyorlar.
Hepsini alt alta topladığım zaman durum ortada görünüyor.
***
Sohbetinde bulunduğum arkadaşları makul, vicdanlarıyla barışık görmek beni sevindirdi.
Önceki akşam otelin şark köşesinde hemen hepimizin katıldığı sohbette Kudüs’ü ve Filistin’i konuştuk.
Birlikte, Filistin’in hüznünü paylaştık.
Tabii ki, bütün oturumlar baştan sona hüzün değildi.
Mesela, Beyaz TV’de Dinamit’i sunan Latif Şimşek, güzel şiir okuyor. Güzel de fıkra anlatıyor.
Kanal Urfa’nın sahibi İbrahim Toru çok renkli bir kişilik. Hissedilir bir şekilde Arabi motifler taşıyan şivesiyle anlattığı hikayeler harikaydı.
Birkaç hikaye anlattı ama, ben, bu günlerin mana ve önemine uygun düşen bir tanesini aktarayım.
Şanlıurfa’nın eski, kıdemli milletvekillerinden Seydi Eyüboğlu’yla ilgili bir hatıra.
Eyüboğlu, bir konuşma yapıyor.
Konuşmasında bir ‘3 E’ konsepti var.
Diyor ki... “Hem Türkiye’nin, hem Şanlıurfa’nın kurtulması için ‘3 E’ye ihtiyacımız var.
Bu üç ‘E’nin birincisi Eğitim.
İkincisi Ekonomi.
Üçüncüsü Ehlak.
Bunları düzeltirsek, memleket düzelir.”
Tabii, İbrahim Bey, ‘Ehlak’ın ‘H’sını da, ‘K’sını da maharic-i huruf’a riayet ederek telaffuz ediyor.
Eyüboğlu’na selam olsun.
Bilhassa üçüncü ‘E’ için.
Çünkü, ilk ikisini hemen herkes bir şekilde söylüyor.
Fakat ‘Ehlak’ın üzerinde duranlar azaldı.
Sonuç: Kaplıcadan istifade etmeye fırsat bulamadım ama, gittiğime değdi.