Medine’de şarkı var mıydı?

Yusuf Ziya Cömert

Evde bir odada Herodot Tarihi ile Thomas Bauer’in Neden İslam’ın Orta Çağı Yoktu kitabı var. Bir başka odada Karamazof Kardeşler.

Gazetedeki masamda Tarih-i Taberi, Ebu’l Velid el-Ezraki’nin Ahbaru Mekke’si (Bu iki kitap Ankara Okulu’nun yayını), Darwin’in biyografisi (Adrian Desmond, İş Bankası Yayınları), Tarihte Müslümanlar (Otto).

Araya başka kitaplar giriyor. Ali Karaçalı’nın “Gün Karşı Tepeden”i (Hece) veya İsmail Kara’nın İstiklal Marşı (Dergah). Veya başka kitaplar. Dönüşümlü okuyorum.

Beni bugünlerde daha çok meşgul eden Tarihte Müslümanlar. Aslında kitabın kendisi çok meşgul etmiyor. Orada rastladığım bazı pasajlar beni başka metinlere götürüyor. O metinlerle meşgul oluyorum.

Bu defa Saib b. Hasir adlı vefat yılı Hicri 63 olan Medineli bir ‘muğanni’nin ismi dikkatimi çekti.

Muğanni, malumunuz, şarkıcı demek.

‘Hasir’ ‘ağır’ anlamına geliyormuş. Söylediği ‘ağır’ bir şarkıdan dolayı kendisine lakap olarak verilmiş.

Anladığım kadarıyla gençlik dönemi Hicret’in ilk yıllarına rastlıyor.

Var mıydı o zamanlar Medine’de şarkı söylemek?

Bu sorunun peşinden biraz gittim. “İslam Kültür Tarihinde Musiki, Başlangıçtan Emevilerin Sonuna Kadar” başlıklı bir makaleye rastladım. (A. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi. Dr. Mustafa Kılıç.)

Evvela şunu belirteyim. Musiki hakkında bir hüküm bulmaya çalışmıyorum.

İnsanlar, eğer dini bir kaygıları varsa, müzik dinlerken ve dinlemezken haddi aştıklarını ya da aşmadıklarını bilirler.

Metinde geçen rivayetlerin sıhhatiyle veya sıhhatsizliğiyle de ilgilenmiyorum.

Sahih olmayan rivayetlerin de bin yıldan daha eski olduklarını ve en azından tarihi bir kıymet taşıdıklarını düşünüyorum.

Dr. Mustafa Kılıç, Peygamberimiz’in ‘teğanni’yi hoş karşılamadığı rivayetlere yer veriyor. Bu rivayetlerin “Genel ahlak ve adaba aykırı, süfli temayüllere imkan veren teğanniler” hakkında söylenmiş olduğu kanaatine varıyor. Daha sonra “Peygamberimiz’in tasvip ve teşvik ettiği” örneklere geçiyor.

“Hz. Peygamber, yanında ashaptan bir grupla Hassan bin Sabit’i ziyarete gelmişti. Hassan’ın Şirin adlı cariyesi onlara ud çalıyordu. Hz. Peygamber içeri girince onlara ne izin vermiş ne yasak etmişti.”

Rivayette geçen şarkıda “Söyleyin Allah aşkına/Eğlenirsem günah mıdır?” sözü geçiyor.

Peygamberimiz, “Günah olmaz inşallah” diyor. Mustafa Kılıç Peygamberimiz’in bu sözünü ‘latife’ olarak yorumluyor.

Bir başka rivayet. Peygamberimiz “Bana doğru gelince iki yanağı akik taşı gibi parladı/Dönüp giderken ona ‘kalbim alevler içinde’ dedim/Söyleyin, aşık olduysam günah mı işledim” diye şarkı söyleyen bir gence rastlıyor. Peygamberimiz “Hayır” diyerek latife yapıyor.

“Ümmü Nebit der ki Neccaroğullarından bir cariyemizi evlendirirken o kabilenin kadınları arasında def çalarak şu mısraları okuyordum:

Size geldik, size geldik/Kutlayın bizi biz de sizi kutlayalım/Kırmızı altın olmazsa/Vadinize girmeyeyim”

(Eteynakum, eteynakum/Fehayyuna, nuhayyikum/Ve lev la’l habbetu’s semra/Lem nuhallil bi vadikum)

“Hz. Peygamber işitince “Esmer buğdaylar olmazsa/Şişmanlamaz yanaklarınız” diye ilave etmemi buyurdu.

Rivayetlerden, Peygamberimiz’in bu şarkının düğünlerde söylenmesinden hoşlandığı anlaşılıyor. Hatta bir düğün dönüşü Hz. Aişe’ye “Ensar gazelden hoşlanır, ya Aişe, eteynakum söylemediniz mi?” diye soruyor.

Bir cariye “İçimizde bir Peygamber var ki/Yarın ne olacağını bilir” diye şarkı söylüyor. Peygamberimiz, “Onu bırak, (demin) söylediğine devam et” diyor. Bir başka rivayette “Yarın ne olacağını ancak Allah bilir” ifadesi geçiyor.

Kitaplarda pek yazılmıyor.

Ben şimdiye kadar Medine kızlarının Peygamberimiz’in Hicret’te Medine’ye girişi sırasında söyledikleri “Tala’al bedru Aleyna min seniyyetu’l Veda”dan başka ‘şarkı’ ibaresine rastlamadım.

Ay, Veda tepesinin sırtlarından üzerimize doğdu/Bizi Allah’a çağıran oldukça şükretmemiz vacip oldu.”

Tarihte Müslümanlar’ı ve bu kitabın beni gönderdiği başka metinleri okurken, ‘Asr-ı Saadet’ tabir ettiğimiz dönemin müziksiz, sessiz sedasız bir dönem olmadığına dair içinde ‘muğanni’ ve ‘muğanniye’ isimlerinin geçtiği metinlere ulaşmış oldum.

Başka isimler, hele sonraki döneme ait başka ilginç hadiseler de var.

Bugünlük bu kadar yetsin. Nasipse haftaya birkaç misal veririm.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (34)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.