Cumhuriyet, 28 Ekim 1923 gününün akşamı Millî Mücadele’nin başkumandanı Mustafa Kemal’in aklına geldi, “Yarın Cumhuriyeti ilan ediyoruz” dedi, ertesi gün de Cumhuriyet ilan edildi.
Okul müfredatının verdiği bilgi bu.
Tabii ki önü arkası okul müfredatında da anlatılıyor.
Ancak okul Müfredatında Taha Akyol’un “Neden 29 Ekim”de anlattığı çok mühim ayrıntılar yok. (Doğan Kitap.)
Nedir o çok mühim ayrıntılar?
“O zaman Türkiye ‘Meclis Hükümeti’ sistemiyle yönetiliyordu. Meclis tarafından seçilen Meclis Reisi Mustafa Kemal Paşa devlet başkanı görevini yürütüyordu. Başvekil ve bakanlar da Meclis’te teker teker yapılan oylamalarla seçiliyordu.”
“Cumhuriyet’in ilanından önce Meclis İkinci Başkanı Ali Fuat Paşa görevinden istifa etmiş, askerliğe dönmek istemişti. Ordu müfettişliğine atanacaktı. Bu durumda yeni bir ikinci başkan seçilecekti. İçişleri Bakanlığı da boşalmıştı, Meclis’te bir de içişleri bakanı seçilecekti.”
“25 Ekim 1923 günü Meclis ikinci başkanlığı ve içişleri bakanlığı için Halk Fırkası grubunda aday oylaması yapıldı. Gazi, meclis ikinci başkanlığı için Sinop Mebusu Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey’i, içişleri bakanlığı için Çorum mebusu Ferid (Törümküney) Bey’i destekliyordu. Fakat bu isimler kaybetti. Meclis ikinci başkanlığı için aday olarak İstanbul mebusu Rauf (Orbay) Bey, içişleri bakanlığı için Erzincan mebusu Sabit (Sağıroğlu) Bey seçildi. Gazi bunlara karşıydı.”
“Gazi’nin adaylarına değil muhaliflerine oy veren bir meclis tablosu ortaya çıkmıştı. Hem de ekseriyet-i azime ile! Dahası Rauf Bey İstanbul’daydı ve gıyabında seçilmişti! Seçileceğinden haberi yoktu.”
“Rauf ve Sabit Beylerin seçilmesi Gazi’yi sınırlayan bir meclis görüntüsüydü. Kılıç Ali Anılarında bu “hizbin” parti grubunda çoğunluk sağladığını ama Rauf Bey’le Sabit Bey’in Meclis’te de seçilmelerine izin vermediğini belirtir.”
“Nasıl yaptı bunu?.. Kurmayca bir planlamayla…”
“25 Ekim’de Halk Fırkası oylamada aday olarak Rauf ve Sabit Beyleri seçmişti… 26 Ekim’de Gazi, Başvekil Fethi Bey’i ve bakanları istifa ettirdi, planlı bir hükümet krizi çıkardı. Herkes hükümet kriziyle meşgulken 28 Ekim akşamı arkadaşlarını Çankaya’ya çağıran Gazi yarın cumhuriyeti ilan edeceğini açıkladı.”
“Artık başvekili ve bakanları “gizli muhalif hizbin” etkili olabildiği meclis seçmeyecek, reisicumhur atayacaktır. Ülkenin adı artık Türkiye Cumhuriyeti’dir.”
“Gazi’nin projesi tabii kendi liderliğinde sıkı disiplinli inkılapçı bir partidir. Bu parti aracılığıyla seçimleri ve meclisin çalışmalarını, yasama, yürütme ve yargıyı yönetecek, inkılapları yapacaktır.”
Millî Mücadele sırasında zaman zaman Hilafetin ve saltanatın kurtarılmasından, muhafazasından söz eden, cumhuriyet lafını hemen hemen hiç ağzına almayan Başkumandan Mustafa Kemal ülkeyi adım cumhuriyete taşımıştı.
Muhaliflerin derdi neydi?
Ali Fuat Paşa’nın hatıralarındaki şu paragraf durumu özetliyor:
“Mustafa Kemal Paşa Halk Fırkası’nın başına geçerek kurulacak diğer siyasi fırkalarla karşı karşıya gelmek gibi bir durum iktisap etmişti. Halbuki fırkaların üstünde tarafsız bir devlet reisi makamında kalabilirdi. Fakat öyle olmadı. Gazi Paşa gibi memleketin büyük bir kurtarıcısı hem devlet hem de fırka reisi olarak iktidarda kalmış ve missi hakimiyetin esasını kuracak olan fırkalar hayatı memleketimizde serbestçe inkişaf edememişti.”
Biri bu: Mustafa Kemal Paşa partiler üstü olsun.
Biri de kuvvetler ayrılığı.
Bu konulardaki muhalif görüşlerini bugün bile eşine az rastlanacak cesaretle savunan vekiller ve gazeteciler var.
Har türlü eleştiriye, bugün de benzerlerine çok rastladığımız şekilde vatana ihanet sayarak, ağır ithamlarla susturmaya çalışan siyasetçiler ve kalemşorlar var.
İflah olmaz muhaliflerden Hüseyin Cahit’in Tanin’deki cümleleri bugün de anlamlı.
“Zannediliyor ki bir gazetede hükümet adamları her gün methedilmezse, hükümet adamlarının bütün yaptıkları mahz-ı hikmet addolunmazsa o gazete muhaliftir. Hayır efendiler, esasta hükümet partisiyle birlik olan, hükümet partisinin umdelerini kabul eden bir gazete pekâlâ tenkitte bulunabilir. Her şeyi âlâ bulanlar ancak meddahlar ve mürailerdir.”
‘Meddahlar ve mürailer’ çağlar-üstü bir şey demek ki…
Uzmanlar için söylemiyorum.
Ama müfredatın dışında dolaşmaya alışık olmayanlara “Neden 29 Ekim?”i bilhassa tavsiye ederim.
Hilafet ve saltanat tartışmaları dahil birçok konuda yeni bilgiler edinmeleri için.