Bir emektar. Ömrünü Filistin Davası’nın içinde geçirmiş bir siyasetçi Mahmud Abbas.
1935’te doğmuş. 13 yaşında, İsrail devleti kurulduğunda mülteci olmuş.
89 yaşında, 76 yıldır vatansız.
Bütün Filistinliler gibi o günden beri mücadelenin içinde.
Herkes gönlüne ve zevkine göre dava adamı arıyor. Mahmud Abbas’ın şurası noksan, Yaser Arafat’ın şurası fazla, İsmail Heniye’nin şurası tamam, Yahya Sinvar’ın şurası eğri.
Herkes için bir kulp bulabiliyoruz.
Bir tek kendimiz kulpsuz!
Her yerin birbirine denk, oturduğun yerden adam beğenmemek, kusur bulmak kolay.
Git Abbas’ın sandalyesine otur bakalım, kendini beğenecek misin?
Ya da Sinvar’ın sandalyesine.
O sandalyeler cehennem gibidir.
Filistinliler’in bir kısmı Abbas’ı biraz uzlaşmacı sayarlar.
Saysınlar. Filistinliler imtiyazlı, elleri değil, kafaları taşın altında.
Bizim gibi tuzu kuruların bütün beğenileri ultra lüks.
Vazgeçtim normal ıstakozdan, mavi ıstakoz yeme merakı gibi, bir çeşit görmemişlik.
Ramallah’ta yaşıyor, Batı Şeria’nın orta yerinde. Batı Şeria ‘yenmiş ekin yaprağı’ gibi, delik deşik.
Gidebilirse uluslararası toplantılar için İsrail’in müsaadesiyle Batı Şeria’nın dışına çıkabiliyor.
İsrail pasaportuyla mı çıkıyor?
Zannetmiyorum.
Filistin pasaportu diye bir pasaport var. Birçok ülke tanıyor. Onunla çıkmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetine hemen icabet edemedi, biraz gecikti.
Erdoğan’ın 89 yaşındaki mevkidaşından özür istemesi bana fazla geldi. O da bir nevi lüks.
Türkiye, Netanyahu’nun ABD kongresindeki konuşmasına misliyle mukabele olsun diye Mahmut Abbas’ı TBMM’de konuşmak üzere davet etti.
Netanyahu’nun Kongre’deki konuşmasına misliyle mukabele bu mudur?
Rahmetli Heniye sağ olsaydı belki o da davet edilecekti.
Yahya Sincar’ın Gazze’den çıkması bugünkü şartlarda herhalde imkânsız.
Eksik bir misilleme, ama olsun, Filistin liderini TBMM’de konuşturmak açık bir şekilde tarafını belli etmektir.
İsrail’le ticareti uzun süre kesememek önemli bir eksiklikti mesela.
Keza, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki davaya müdahil olmak için uzun süre müracaat edememek.
Neyse ki ticareti kestik, davaya müdahil olmak için müracaatımızı yaptık.
Abbas’ı da Meclis’e davet ettik.
Şimdi tarafımız eskisine göre daha belli.
Bir adet var, ekranlardaki siyasi münakaşalarda yaygın.
Meclis’ten bahsederken DEM’den bahsetmezsin. DEM’liler yokmuş gibi davranırsın.
Dikkat ettim, Mahmud Abbas konuşurken DEM’liler de Genel Kurul’daydı.
Meclis’i çok iyi takip ettiğimi söyleyemem. Bana mı öyle geliyor? Meclis, bütün bileşenleriyle uzun süredir ilk defa aynı şeyi , Filistin’i hep birlikte alkışladı.
Mahmut Abbas’ın övgüleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tahsis ettiği bölümde ihtilafa düştüler.
Bu kısmı muhalefet alkışlamadı.
Normal.
Yeni bir şey söyledi mi Abbas TBMM kürsüsünde?
Yeni bir şey söylemesine gerek yoktu, oradan konuşması başlı başına bir mesajdı.
“Filistin liderliğindeki kardeşlerimle Gazze'ye gitme kararı aldım, bunu yapacağım. Bütün gücümle bunu gerçekleştireceğim. Bunun bedeli hayatımız da olsa. Benim hayatım Gazze'deki bir çocuğun hayatından daha değerli değildir.”
Bu son cümleyi şehit İsmail Heniye den hatırlıyoruz.
“Gazze'den sonra Kudüs-ü Şerif'e yöneleceğimizi söylemek istiyorum. Ebedi başkentimize gideceğim.”
Abbas Gazze’ye ve Kudüs’e gidebilir mi?
İsrail süngüsü altında kolay değil. Allah yardımcısı olsun.
Özetle, Meclis, dün doğru bir iş yaptı.
Bakalım bugün de doğru bir iş yapacak mı?