En son 2018 Temmuz’unda eski bakan Ziya Selçuk Bey’in basın toplantısına davet edilmiştim. O gün bu gündür gördüğüm ilk Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin.
Selçuk vizyoner bir açış yapmıştı o gün. “Masadaki tuzluğu değiştirmeyeceğiz, masayı değiştireceğiz” diyordu. Hele şurası çok hoşuma gitmişti:
“Dünya 4. Büyük kırılmayı yaşayacak. Fiziksel, biyolojik ve dijital olanın birleştiği çağ. Aya füze gönderiyoruz. Ay, karşımızda. Füzeyi aya gönderirken istikamet veriyoruz. Aya nişan aldığımızda, füze oraya ulaştığı zaman ay orada olmayacak. Biz çocuklarımızı geleceğe fırlatıyoruz.”
Tamam işte, durumun farkında. Gereğini yapar her halde.
O gün Ziya Selçuk Bey’e, karışanın girişenin çok olduğu eğitim alanında sonuç almanın zor olduğunu söylemiş “Allah yardımcınız olsun” demiştim. O da bu zorluğu yaşadığını, “Çarpıntılar geçiriyorum” sözüyle itiraf etmişti.
Bize sunduğu vizyonu hayata geçiremeden istifa etti Ziya Selçuk.
Yeni bakan Yusuf Tekin Eğitim camiasının içinden geliyor. 5 yıl müsteşar olarak görev yaptı. Son olarak Hacı Bayram Veli Üniversitesi rektörüydü. (Rektörlüğe hususi bir mevzuat değişikliğiyle 3 yıllık profesörlük süresini tamamlamadan atanması eleştirilere konu olmuştu.)
Eğitim, bilen bilmeyen herkesin fikir sahibi olduğu bir alan. Üstelik son derece kalabalık.
Bakanlığa bağlı 75 bin kurum olduğunu söylüyor Bakan Tekin. 20,5 milyon öğrenci 1 milyon 210 bin 95 personel. Buna velileri ekleyin. Etti 60 küsur milyon. Öğrencilerin kardeşlerini de ekleyin.
Yani hiç kimse camianın dışında değil.
Bu kalabalıkta iş yapmak, iş beğendirmek o kadar zor ki…
Uzun yıllar müsteşarlık yapmış bir bakanın Milli Eğitim konusunda işitmediği bir eleştiri, işitmediği bir teklif, haberdar olmadığı bir ıslahat fikri, bir sorun, verilmemiş bir akıl kalmış mıdır?
Bence kalmamıştır. Bunu bakan Tekin de vücut diliyle teyit ediyor.
Reformcu bir söyleme müracaat etmedi bakan Tekin. “Reform kavramı beni rahatsız ediyor” diyerek bunu da teyit etti. Daha çok mevcudun ıslahı, idamesi meyanındaydı söyledikleri.
Anlattığına göre Finlandiya’da bile halk eğitim sisteminden şikayetçiymiş. Eh o zaman bizim şikayetçi olmamız normal.
Deprem bölgesinde onarılması gereken çok şey vardı. Bunlar için geniş bir fasıl açtı. Özetle, bütün imkanların seferber edildiğini anlattı.
Özel okul ücretleri büyük sorun. Okul sahipleri ücrete yapamadığı zamları okul servisine, ders kitabına, yemek ücretine zam yaparak telafi ediyor. Bakanlık bundan haberdar. Okul dernekleriyle görüştüklerini, zamları makul düzeyde tutmaları konusunda taahhüt aldıklarını, bunları denetleyeceklerini, cezalandırma mekanizmalarını kullanacaklarını söyledi.
Sonuç alınır mı?
Alınsa iyi olur ama bana bu tür şikayetler devam edecekmiş gibi geliyor.
Bir sürpriz: Sınıf tekrarı geri geliyor.
Öğrenciyi sınıfta bırakmak çok zor. Eğitim kalitesindeki düşüşün sebeplerinden biri sınıfta kalmanın neredeyse kaldırılmış olması.
Nasıl olsa sınıfı geçeceğim, niye kendimi zora sokayım?
Lise son sınıflarda öğrenciler okula pek devam etmiyorlar. Devamsızlık sınırına yaklaşanlar açık liselere nakil yaptırıyorlar. Tekin’in açıklaması net: “Açık liseye erişim, açık liseye nakil süreçlerini zorlaştırarak merdiven altı eğitim veren yapılarla da mücadele edeceğiz."
Sonra tekrar vurgulama ihtiyacı duyuyor:
“Devamsızlık ve sınıf tekrarı konusunda çok ciddiyiz. Şimdiden arkadaşlarımızı uyarmış olalım, sonra bir problemle karşılaşmamak adına."
Bana göre bu, kapsamlı olmasa da yani eğitimin bütün sorunlarını çözemese de mevzii bir reform sayılır.
Ziya Selçuk’un sözlerine gönderme yapalım mı?
Masa değişmedi. Ama hiç olmazsa tuzluğun yeri değişti.
***
Bundan sonra diyeceklerim genel durumla ilgili. Basın toplantısının kapsamı dışında.
22 yıllık Ak Parti iktidarı sırasında Milli Eğitim meselesi herkesi memnun etmesi mümkün olmasa da büyük ölçüde halledilebilir miydi?
Mesela PISA sınavlarında gençlerimizin daha iyi seviyelerde olması hiç olmazsa okuduklarını anlama konusunda birkaç basamak yükselmesi mümkün olabilir miydi?
Olabilirdi muhtemelen.
Nicel olarak bir artış oldu. Öğrenci sayısı, öğretmen sayısı, okul sayısı, derslik sayısı, İmam-Hatip okulu sayısı, proje okulları sayısı, üniversite sayısı… ila ahir.
Nitelikte bir gelişme kaydedildi mi?
Bunu kimse söyleyemiyor.
Memnun muyuz bu durumdan?
Zannediyorum memnun olanlar çoğunlukta.