İlk yazılışında Hz. Hamza’nın faziletlerini, katıldığı savaşları anlatan bir kitap olabilir. O kitaptan bugüne bir şey kalmamış. Fakat var olduğu biliniyor.
Sonraları insanlar o öyküleri zenginleştirmiş, anlatıcılar ve yazıcılar yeni ‘macera’lar ilave etmişler.
İslam Ansiklopedisi’nde Hamzanameler’in kaynağının “Tarih-i Sistan’da adı geçen Kıssa-i Megazi-i Hamza adlı kayıp bir kitap” olabileceği yazıyor. Ancak buradaki hikayelerin kaynağı Hz. Hamza değil Harun Reşid’e isyan eden, Sind, Hind ve Serendib’e seferler yapan Hamza bin Abdullah adlı bir Harici savaşçı.
Harici ama, Hamzanameler daha çok Hariciler’i ‘hariç’te tutmaya meyyal Şiiler ve Sünniler tarafından benimsenmiş.
Anlaşılan her anlatan destanı meşrebine göre bezemiş.
Köse’nin odasında bir garip misafir anlatıyor Hasan Aycın’a destanı.
Köse, muhtemelen köyün korucusu. Ya da korucuya benzer bir adam.
Ya misafir?
“Elini öpmek için eğildiğimde şaştım kaldım; nasıl olmuşsa olmuş, eli yok olmuştu.”
“Koluna baktığımda şaşkınlığım bir kat daha arttı; omzundan itibaren kolu da yoktu.”
Destan’ın havasına uygun bir anlatım.
Merak ettim Sordum Hasan Aycın’a.
Anahtar cümle: “Kahverengi cübbesinin altına samani bir mintan giymişti; buğday benizliydi.”
Birkaç yüzyıllık, eski bir kitapmış. Kahverengi ciltli, yaprakları samani, herhalde samani olan kitabın makta kısmı. Yani kitabı kapatınca sayfaların kesim yerinin oluşturduğu renk. Sayfalar da buğday rengi.
Başlığı “Haza Kitab-ı Nam-ı Hamza-i Amm-i Muhammed.”
Hasan Aycın’ın Sahibkıran’ı Cennet’te başlıyor. Malum, Adem Aleyhisselam ve zevcesi, İblis’in yanıltması yüzünden yeryüzüne iniyorlar.
Sonra diğer peygamberlerin, Habil’in, Kabil’in, Hz. İbrahim’in kıssaları.
Başka Hamzanameler’de var mı bu kıssalar? Bilmiyorum.
Ama bütün Hamzanamelerde iyiler ve kötüler var ve iyilerin hemen hepsi peygamberlerle irtibatlı. Kötülerin çoğu da kötülerle.
Geçen yazıda bahsi geçmişti. Camasb, Kur’an-ı Kerim’de adı geçmeyen nebilerden Hz. Danyal’ın oğlu.
Hasan Aycın’ın Hamzaname’sinde Camasb yok. Camasb’ın oğlu Buhset Hamal var. Fakat Camasb’ın hikayesiyle Buhset Hamal’ın hikayesi aynı.
Keykubat’ın sarayındaki vezirlerden Argis-i Hanif de İbrahim Aleyhisselam’ın yolunu takip eden bir muvahhid. Argis, Şah’ın etrafında. Ama işret alemlerine katılmıyor. Ya bir kenardan izliyor ya da ibadetle meşgul oluyor.
Aynı saraydaki baş vezir Şem’un-ı Mel’un ise İbrahim Aleyhisselam’ı ateşe atan Nemrud-ı Zalim’in sulbünden gelmiş.
Bu tercihler, bu destanları anlatanların alemdeki iyileri de kötüleri de itinayla yerli yerlerine yerleştirmeye çalıştıklarını düşündürüyor.
Hamzanamelerden bazıları ‘Sahipkıranname’ adıyla yazılmış.
Hasan Aycın, kitabında ‘Hamza’ adını kullanmıyor. Sürekli ‘Sahibkıran’ diyor.
Neden?
İzahı çok güzel.
“Ruz-i mahşerde karşılaşırsak, o da bana sorarsa ‘neler yakıştırmışsın?’ ne cevap vereceğim?”
Sahibkıran nerede zulüm görürse müdahale ediyor. Hind’de, Serendib’de, Medayin’de, Şam’da, Kuh-i Kaf’ta, insanların arasında, cinlerin, ifritlerin arasında, deve kafalı ya da sığır kafalı mahlukatın arasında. Kalkıp gidiyor, zalimlerle savaşıyor ve onları yeniyor.
Üstelik birçok defa da güzeller güzeli Mihri Nigar’la düğünleri yapılmak üzereyken…
(Tabii ki bahsedilen yerlerin çoğunu Peygamberimiz’in amcası Hz. Hamza hiç görmedi.)
Onu yenmek için planlar kuruyorlar, tuzaklar hazırlıyorlar, hileler tertip ediyorlar.
Sahibkıran, her defasında onları alt ediyor.
Sahipkıran’ın sergüzeştindeki çeşitlilik, zamanlar, mekanlar, mahlukat, Harry Potter’ın maceralarını aratmayacak cinsten.
Harry Potter ya da ona benzeyen fevkalade yetenekli ecnebi kahramanların yerlisi diyebilir miyiz?
İçimden bunların film de yapılabileceğini düşünüyorum.
Hasan Aycın da düşünmüştür mutlaka. Neden olmasın?
Sokakta çocukların “Gölgelerin gücü adına” diye barıştıklarını duyuyordum diyor. Neden gölgelerin gücü adına? Bizim kendi kahramanlarımız, kendi kültürümüz yok mu?
Bu düşünce elinin altındaki son satırına kadar defalarca okuduğu Hamzaname’yi yeni bir edebiyat eserine dönüştürmesini teşvik etmiş olabilir.
Hamzaname’yi ya da Bin Hüseyin’i uzun uzun anlatmak niyetinde değilim.
Her zamanki gibi, merak edenlere doğrudan kitaba müracaat etmelerini tavsiye ediyorum.
Bir reçete, dertlerinize deva olacak bir ilaç tavsiye eder gibi değil.
Bir medeniyetin, belki de bir insanlık mirası olan bir ‘destan’ı hangi saiklerle şekillendirdiğine misal olarak.
Haftaya devam edelim inşallah.