İnsan zihni kendi hatıralarını tashih edermiş. Bunu biraz biliyordum. Kendi tanıklıklarımdan. Ama ne derler, ‘bilimsel’ bir bilgi değildi bu.
David Eagleman’ın kitaplarında, (Beyin ve İncognito) insanların kendi anılarını rötuşlama yeteneklerinin bilimsel deneylere dayalı izahlarını görünce mesele zihnimde daha bir berraklaştı.
Bu kabiliyetimiz tarihi yazarken de okurken de seçici davranmamızı sağlıyor.
Kafamıza göre okuyor, kafamıza göre yazıyoruz.
Hoşumuza gitmeyen yerleri mecbur kalmadıkça bırak yazmayı, okumuyoruz bile.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa da, Osmanlı tarihinin okumaktan hazzetmediğimiz bölümlerinden.
Derinlemesine okursak, hele de Kavalalı’nın askerlerinin anlı şanlı Osmanlı paşalarını Suriye’de, Konya’da Kütahya’da hezimete uğrattığını, Osmanlı’nın Kavalalı’yı durdurmak için İngiltere’ye ve Fransa’ya müracaat ettiğini, ancak sonunda Rusya’nın yardımıyla Kavalalı’dan kurtulabildiğini öğrenirsek canımız sıkılabilir.
Kavalalı’ya merakımın, Kavalalı’nın Machiavelli’nin ‘’Hükümdar’ıyla ilgili mütalaasını öğrendikten sonra depreştiğini yazmıştım.
(Bu arada, Kavalalı’nın okumayı 40’ından sonra öğrendiğini de not edelim. Demek, yönetmek için çok tahsil gerekmiyor.)
***
Ansiklopedilerden, başka kitapların içindeki ilgili bölümlerden okudum Mehmet Ali Paşa’yı.
Gilbert Sinoue’nun ‘Son Firavun’unu bulamamıştım.
Bulamamama rağmen okuduğum metinlerden hareketle bir-iki yazı yazdım.
Derken, Son Firavun’u da buldum.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın Mısır hikayesi Mısır’a gönderilen bir Arnavut bölüğünde başlıyor.
Bölüğe Kavala valisinin oğlu Ali komuta ediyor. Yardımcısı Mehmet Ali.
Valinin oğlu, Mısır’a vardıktan bir süre sonra memlekete dönüyor. Üç yüz kişilik Arnavut bölüğünün başında Mehmet Ali kalıyor.
Mehmet Ali Paşa’nın bundan sonraki hayatına baktığınızda, Vali’nin oğlu Ali’nin Kavala’ya geri dönmesinde Mehmet Ali’nin tesiri olabileceğini düşünürsünüz.
Adım adım yükseliyor.
Rakiplerini birer birer ekarte ederken hep suret-i haktan görünüyor.
Mesela, Kahire’de halkın galeyana geldiği sırada, Osmanlı’nın Mısır Valisi Hurşit Paşa’yı tereyağından kıl çeker gibi deviriyor.
Arkasındaki Arnavut kuvvetiyle Hurşit Paşa’yla ahali arasında güya arabuluculuk yapıyor.
Bir yandan işleri düzeltmeye uğraşır görünüp bir yandan Paşa’nın kuyusunu kazıyor.
Sonunda çözüm için tek seçenek haline gelmeyi başarıyor.
Bir gün, Mısır’ın nüfuzlu yönetici elitini oluşturan Memluk Beylerini ziyafete davet ediyor.
Korkunç bir tuzak! Davete icabet eden Memluk beylerini öldürüyor. Öldürülen beylerin sayısının 24 olduğu, Kavalalı’nın İstanbul’a gönderdiği raporda yazıyor.
Böylece, Mısır’a hakim olma yolunda kendisine engel olabilecek bir gücü tamamen imha ediyor.
Bunu Machiavelli düşünebilir miydi? Emin değilim.
***
Sultan II. Mahmut, Arap Yarımadası’ndaki Vahhabi isyanlarını bastırma görevini Kavalalı’ya veriyor.
Kavalalı, bedevilerin kimini parayla satın alarak, kimini kılıçla sindirerek isyanları bastırıyor.
Başlangıçta sırtını yasladığı ama artık Mısır’da kendisinin de başını ağrıtabilecek bir güç haline gelen Arnavut askerlerinin çöl geçitlerindeki pusularda zayi olmasını da kendi kar hanesine yazıyor.
Arnavutların en önemli unsur olduğu eski ordu yerine Mısırlılardan yeni bir ordu kuruyor.
Bir de donanma inşa ediyor.
(Kavalalı’nın Nizam-ı Cedit kurması Osmanlı’nınkinden öncedir.)
Devrin süper güçleri İngiltere ve Fransa’yı, yerine göre bir birine bir ötekine yanaşarak, emellerini gerçekleştirmekte adeta kullanıyor.
En az II. Mahmut kadar ıslahatçı.
‘Batı’nın ilmini ve fennini almak’ için Fransa’ya 40 kadar talebe gönderiyor. Kahire’de tercüme komisyonları kuruyor.
Kapsamlı bir eğitim reformu yapıyor.
Mısır’ın ekonomisini düzeltmek için büyük bir tarım reformu yapıyor. Bir çok yeni ürünün Mısır topraklarında yetişmesini sağlıyor.
Valiliği döneminde Mısır’ı Osmanlı’dan daha geniş ve daha zengin bir ülke haline getiriyor.
Tabii biz, nerede iktidarın, gücün, ‘sulta’nın kutsandığını, acımasızca icra edildiğini görsek, hatırımıza Machiavelli geliyor.
Machiavelli’yi ceberrutluğun üstadı kabul ediyoruz.
‘Makyavelist’ diyoruz, örneklerini gördükçe.
Oysa Machiavelli’ye gökten haber gelmiyor.
O da tarihteki ‘Hükümdar’ların yapıp ettiklerine bakarak dersler çıkarıyor, öğütler veriyor.
Tarihte, Kavalalı’nın yeteneklerine sahip bir çok kral. Bir çok sultan, bir çok vezir var.
Benim anladığım, Machiavelli onların hocası değil.
Bu sultanlar Machiavelli’nin hocaları.
Nitekim Kavalalı da söylüyor: Machiavelli’ye ders verebilirdim.