‘Kurtulan fırka’ hangisi?

Yusuf Ziya Cömert
"Sır” bahsiyle giriş yapmış Şenol Kaluç kitabına. “Sırrı faş etmek Alevilikteki en büyük düsturlardan birisidir ve buyruklara göre üç sünnet yedi farzdan birincisidir.”

“Son yıllarda Aleviliğin İslam dışında daha eski bir inancın devamı olduğunu kanıtlama çabasında olan o kadar çık yayın yapıldı ki işin içindeki insanlar bile bu telkinin etkisinde kaldı. Bu çevrelere göre Aleviler asırlarca Müslümanlar kendilerine dokunmasın diye kendilerini İslam perdesi arkasında izleyerek takiyye yaptılar. Güya sır budur! Hatta daha da ileri giderek Alevilerin kendilerini Müslüman sanmalarının sebebinin asırlardır süren bu takiyye geleneğinin olduğunu iddia ettiler.”

“Peki sır Aleviliğin İslam dışı olması mıdır? Elbette ki değil.”

“Son asra kadar hiçbir Kızılbaş pirinin ve şairinin aklına böyle bir açıklama yapmak gelmemişken ve asırlarca kendilerinin gerçek müminler olduklarını vazederken “Başımız Kur’an ile bağlı” derken Peygamber Efendimiz’in işaret ettiği “Güruh-u Naci” olduklarını düşünürken bu nasıl mümkün olabilir ki?”

(Alevilik/İnanç, edep, erkan, Şenol Kaluç, Elips Kitap.)

İşte gördünüz; Aleviler de kendilerinin ‘Güruh-u Naci’ olduğuna inanıyor.

Güruh-u Naci veya Fırka-i Naciye.

Bir hadise göre Müslümanlar 73 fırkadır, bunlardan birisi kurtulmuştur.

Kim kurtulmuştur?

Yani kurtuluşa eren ‘fırka’ hangi fırkadır?

Soruyu sorsanız bütün fırkalardan “Biz” cevabı alırsınız.

Her fırka kendisinin kurtuluşa erdiğini düşünüyor.

Bu hadisin bir başka şekli de var. İnsanların çoğu yalnız kendilerinin kurtulduğunu düşünmeye, diğerlerini cehenneme göndermeye meyyal oldukları için burada zikredilen rivayet kadar meşhur değil.

“Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır, 72’si cennette 1’i cehennemde olacaktır.”

Ben bilmiyorum hangisi daha sahih. Ama doğru rivayetin bu ikincisi olmasını temenni ederim.

Peki Kaluç’un sözünü ettiği ‘sır’ nedir?

“Sırdan kastedilenin ehl-i tarik içinde yol-edep-erkanın naehil kimselere açılmaması olduğunu tüm tarikat pir, mürşit ve talipleri biliyordu.”

Yani, ‘sırdan kasıt yol-edep-erkan bilgisi’dir.

‘Alevi’ kelimesi değişik şekillerde yorumlanıyor. ‘Alev’den geldiği bile söyleniyor.

Doğrusu tabii ki Hz. Ali’ye nispetle kullanılıyor olmasıdır.

Sünni gelenek tarihi realiteyi baz alıyor.

Peygamberimiz’den sonra sırasıyla Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali halife oldu.

Bu gerçekliği kabul ediyor ayrıntıları derinlemesine tartışmaktan pek hoşlanmıyor.

Aleviler ve tabii ki Şia Peygamberimiz’in irtihalinden sonra hilafetin ya da imametin Hz. Ali’nin hakkı olduğunu düşünüyor.

İhtilafların temelinde bu var.

Herkes, tarih külliyatının içinde kendi fikrini teyit etmeye yetecek kadar malzeme bulabiliyor.

Bazısı az, bazısı çok.

Benim maksadım hangi görüşün haklı olduğunu ispat etmek değil. Kendi kanaatimi üçüncü şahıslara empoze etmek hiç değil.

Bu fikirler bin yıldan fazla bir zamandır şekillenmiş, yerleşmiş.

Şimdi kalkayım, herkesi tek bir görüşte toplayayım.

Mümkün değil.

Bin beş yüz yıllık ihtilafı hall ü fasletmek beşer takatini aşar.

Bunun yerine, herkesin kendisini nasıl tarif ettiğini görmeye çalışıyorum.

Bu da mümkün değil ama belki faydası olur: İnsanlar, bu ihtilaflar yüzünden birbirlerini dinin dışına atmasınlar. Birbirlerine girmesinler. Birbirlerinin hassasiyetlerine riayet etsinler.

Şenol Kaluç Alevilikle ilgili muhtelif tanımlamalara değindikten sonra “Alevilik tanımlamasının doğru olduğu tek nokta Hz. Ali ve Ehl-i Beyt noktasıdır. Bugün Alevi olarak tanımlanan kesimlerin tarihsel ortak özelliği Hz. Ali ve Ehl-i Beyt ile ilgili sevgi ve muhabbetlerinin pek çok noktada yerleşik Sünni İslam anlayışı tarafından kabul edilemeyecek derecede zaman zaman ifrata kadar varabilmesidir” diyor.

“Sistemleşen Sünnilikteki Ali ile Alevilikteki Ali kavramları birbiriyle örtüşmez, hatta bazı noktalarda birbirini dışlar. Ali kavramının Alevilikteki kullanımına en yakın kullanım tarikatlar içinde görülür. Sünni olarak bilinen Kadirilik, Rıfailik, Mevlevilik, Halvetilik vb. tarikatlar bu yönleri ile Alevi meşrepli tarikatlar olarak kabul edilir.”

Burası, Şenol Kaluç’un ‘tez’inin önemli noktalarından biri. Buradan devam edelim.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (93)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.