Bizim nesil kitabevi neslidir. Okuruz. Nereden bulacaksın kitabı? Kitabevinden.
Okuyanlarla nerede karşılaşabilirsin en çok?
Kitabevinde.
Bursa’da, Emir Sultan’a çıkarken sağda Sur Kitabevi vardı.
Vedat Şahin, Neyzen Mahmut İncimez, Hasan Aycın, Mahmut Kanık… Hangisini sayayım? Sur’da bulursunuz. Sur’da, İbrahim vardır.
İbrahim Ünal Taşkın.
Ne güzel adamdı İbrahim…
Bursa, Ulu Cami’dir, Yeşil’dir, Hüdavendigar’dır, Emir Sultan’dır, Yıldırım’dır ama… Bizim için aynı zamanda Sur Kitabevi’dir.
Sur kapandı.
Eskişehir’de Gazve Kitabevi vardı.
Eskişehir, Atasoy Abi’nin (Müftüoğlu) ağabeyliğinin de etkisiyle okumanın hayatın merkezinde olduğu bir şehirdi.
Yaşar Düzcan’dı oranın ev sahibi. Sonradan Muhittin Yılmaz…
Atasoy Abi mutlaka uğrar oraya. Kulakları çınlasın Mustafa Işık. Hüseyin Atlansoy’un da kulakları çınlasın.
Yeni bir şey varsa orada bulurduk. Yeni bir şey dediğim, yeni bir kitap. Bazen de kaset.
Cat Stevens’ın albümünü oradan almıştım. Başka yerde bulunamazdı. Ankara’da herkes benim kasetimden çoğalttı.
Rahmetli Ramazan Dikmen, bu kaset çoğaltanlardan amortisman almalısın derdi. Ne amortismanı? Her şey fi sebilillah.
Gazve de yıllar önce kapandı.
Ankara’da uğrak yerimiz Zafer Çarşısı’nda Akabe Kitabevi’ydi.
Gelirdik o daracık yere, saatlerce insanlarla, kitaplarla haşır neşir olurduk.
Akabe daracıktı ama, Recep Yumuk’un gönlü genişti.
Bir de Fatih Kitabevi.
İkisi de evimiz gibiydi. Fatih Yurdakul, o zamanlar başlamıştı Ankara’nın yükünü çekmeye. Hala, Ankara’nın şehremini Fatih Abi’dir.
İkisi de kapandı.
Fatih, Adil Han’da yeni bir kitabevi açtı ama eskisi kadar verimli olmadı.
Samsun’daki Akabe Kitabevi’ne de gittikçe uğrardım. Şimdi açık mı, kapalı mı bilmiyorum.
Kayseri’de de vardı bir Akabe Kitabevi. Allaha şükür hala var. Esat Ayata da hala Kayseri’nin sevilen bir ağabeyi olarak orada.
Kitabevlerinin ev sahiplerini bilhassa anmaya çalışıyorum çünkü, oralara aradığımız lezzeti veren bu arkadaşlardı.
Kitaplardan haberi olurdu onların. Dostlardan haberi olurdu.
Yüzleri tezgahtar yüzü değil, dost yüzüydü.
İstanbul’da uğrayınca dostluk gördüğümüz, kitaplardan veya başka şeylerden bahis açıp iki kelam edebildiğimiz birkaç yer var.
Biri, ara sıra adını anarım, Cağaloğlu Çatalçeşme Sokak’taki Kitabevi.
Adı böyle: Kitabevi.
Ev sahibi Mehmet Varış.
(Çayı içilecek, sohbeti güzel başka dostlar da sayabilirim. Mesela, Beyan Yayınları ve Ali Kemal Temizer. Veya İz Yayıncılık, Mehmet Kahraman. Fakat bugün Kitabevi’nin altını çizme ihtiyacı duydum.)
İki gün önce uğradım Kitabevi’ne. Üç beş kitap aldım. Biraz hasbihal ettik.
Mehmet Varış veya Kitabevi Yayınları, çok önemli bir kültür hizmeti yapıyor.
Bilhassa kitap bazında yaptığı hizmet, bizim bütün kültür bakanlarından ziyadedir.
Sordum. Şimdiye kadar 650 civarında kitap basmış.
Ayışığı Yayınları’ndan da 100’e yakın kitap çıkarmış.
Yayınların yüzde 90’ı telif. Kimi kültür tarihimizle ilgili, kimi edebiyatımızla.
Yani, ticari kitaplar sayılmaz. Fakat Türkçe’de basılmaması ayıp kitaplar.
Düşünüyorum, devlet güzel işler yapıyor da kültüre, edebiyata, ilme karşı acayip ilgisiz.
Halbuki bilmeleri lazım, kültürde, edebiyatta yoksanız, başka yerlerdeki varlığınız gerçek olmaz.
Bunu, Necip Fazıl Ödülleri’nin ilkinde öğretmenimiz, büyüğümüz Nuri Pakdil altını çizerek söylemişti.
Yeni Kültür Bakanı’mız Nabi Avcı, bu hakikati bütün siyasetçilerden daha iyi bilir.
Keyifsiz gördüm Mehmet Varış’ı.
Kitabevi’ni kapatmaktan söz ediyordu.
Üzüldüm.
Kitabevlerinin kapanması bir gerilemedir.
Medeni gerileme.
Yani, hiçbirimiz açısından iyi bir şey değil.