Akif Beki’nin ‘Sıkıyönetici Buhran’ı çıktı (Elips Kitap.) Kapağında süslü ama vahşi görünümlü bir balık, balığın ağzında gözlerinin içi -haliyle- boş, yeşil bir kafatası, o kafatasının dişleri arasında gümüşi renkte çupraya benzeyen bir balık var.
Kitaptaki şiirleri okuyanların bu resmi tabir edebilecek kıvama gelebileceklerini tahmin ediyorum.
‘Şiir’ dedim değil mi?
Akif Beki bir ‘şiir okulu’na mensup değil.
Öyleyse, okuyacaklarımızın, alışık olduğumuz şiirlere benzememesini yadırgamamamız gerekiyor.
Ama bir ‘şiir kültürü’ne sahip.
Hayatındaki bazı tecrübeleri, bazı gözlemlerini, bazı hislerini, nesre sığmayan halleri, durumları dile getirmek için böyle bir ‘form’ tercih etmiş.
‘Özel’ bir metin çıkmış ortaya.
Akif Beki’yi tabii ki tanıyorum, uzun yıllar teşrik-i mesaimiz oldu. Hala da beraberiz.
Ve tabii ki Akif’in hayatını bir ‘prizma’ gibi kullanıyorum şu metinleri okurken.
Dolayısıyla, “Serpsin çelebi masrafları onar yüzer
Çıkar çıkmazında bir darphane apartman”
Denildiğinde gözümün önünde hayata dair bazı şeyler canlanıyor.
Hemen devamında
“Mushaf en baş köşede asılı dursun
Banknota el basmalı birlik ve kardeşlikler
Dava desen örme paravan kese kağıdına basılı”
Mısraları kuvvetli politik ve ahlaki çağrışımlara kapı açıyor.
Kur’an-ı Kerim’i duvara asıyorsun, banknota el basıyorsun. Böylece gerçekte neyin kutsal olduğu aşikar oluyor.
“Uhrevi havalar nakit havale
Vadeli ideoloji makbul değil
Alan materyalist veren materyalistten üstündür
Her keseye uygun hesaplı hasenat”
Evet, bunlar, hayatın gerçeklerinin bir başka dille söylenişi.
Doğru, alegorik bir anlatım.
Şovmen, Popçu, Kerkenez, Hırt, Kudret...
Yani kötüler.
Ve iyiler: Yunus, Anti-popçu...
Gördüğüm kadarıyla bu ‘destan’da kötüler iyilerden ziyade.
“Kötülerin en kötüsü kerkenezden ala
Var mıdır cihanda temsili kötülük
Yunusla cedelleşen azılısından bin kerkenez”
“Bahtsız uyarıcı olmak başa bela
Nefes kudretin var
Ama güç yetiremiyorsun inandırmaya
Nefersiz komutan olmak başa bela
Şeytanlarla savaşa giriyorsun ama ordun yok.”
‘Sıkıyönetici Buhran’da anlatılan öykünün bu bölümleri Yunus Peygamber kıssasıyla örtüşüyor.
Yunus yalnız. Kerkenezler kalabalık.
“Kalabalık kerkenezleriyle varırdı
Yunus’un üstüne Popçu”
“Kerkenezler ne vakit çıkagelse toplanıp gider oldu Yunus.”
“Fakat asıl alamet
Arkaya bakmadan kaçmasıydı uyarıcıların
Budur epik felaket
Yunus’la başlayıp Yunus’la biten.”
Bir ‘gidiş’ resmediliyor.
Aslında bir çok gidiş.
Çünkü tarih tekerrür edip duruyor.
Kapak resmi ve şiire eşlik eden görselleri Ahmet Güneştekin çizmiş.
Tabii ki Güneştekin de bir bakıma Akif Beki’nin yaptığını yapmış. ‘Alegorik’ anlatıma uymuş.
Haklı elbette.
Kerkenez’in, Popçu’nun vesikalık resimlerini kopya edecek değildi herhalde!
Kitap piyasaya çıktıktan sonra gerçekleşti. (Bir tekerrür daha.) Akif Beki ve iki arkadaşı, Yavuz Oğhan ve İsmail Saymaz, Ahmet Davutoğlu ile Youtube’da röportaj yaptıkları için RS FM’deki işlerinden çıkarıldılar.
Röportajdan hemen bir gün sonra.
Akif Beki, bu son vakanın alegorik anlatımını kitabının sonraki baskılarına ilave eder belki.
Belki de etmez, Popçuların, Kerkenezlerin kitapta geçen fiillerinde mündemiçtir der, bırakır.