Haksızlıktı, Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yapılan.
Okuduğu şiiri halkı kin ve düşmanlığa tahrik sayarak siyasi yasak getirdiler.
28 Şubat’ın siyasetin itibarını sıfıra indirdiği yıllarda bir efsaneydi Erdoğan.
Zulme uğradı. Brifingli yargı tarafından siyaset yapma hakkı elinden alındı.
Büyükşehir Belediye başkanlığı düşürüldü.
O da haklı olarak belediye binasının önündeki Saraçhane Meydanında sağlam bir konuşma yaptı.
"Görüyoruz ki yargı gerçekten bağımsız değil, böylece yargının işleyişine adalet ilkelerinin değil, siyasetin egemen olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Siyasi rakiplerimiz, güç ve çıkar odakları seçim sandıklarında karşımızda duramayacaklarını, önümüzü kesemeyeceklerini iyiden iyiye anlamış olmalılar ki böyle bir yola başvurdular. Bu yol, yanlış bir yoldur. Adalet, gün gelecek yargıyı siyasallaştıranlara da lazım olacaktır."
Seçilmiş bir yargıç tarafından… (Yargıç nasıl seçiliyor? Halk oyuyla mı? Hayır. Bir önceki yargıcın senin keyfine göre karar verip vermeyeceğinden, senin telkinlerini dinleyip dinlemeyeceğinden emin olamayınca başka bir yere tayinini çıkarıyorsun ve elinin altındaki yargıç havuzundan itimada şayan başka bir yargıcı getiriyorsun. Sistem buna uygun demek ki.) mahkûm edilmesi üzerine halkı Saraçhane’ye davet eden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu Erdoğan’ın 20 küsur sene önce Saraçhane’de yaptığı konuşmadan yukarıdaki pasajı seçip okurken “La havle vela kuvvete illa billah, tarih bu kadar mı tekerrür eder” dediniz mi siz de?
Ben dedim.
Peygamberimiz’den rivayet edilen “Sizden öncekiler keler deliğine girseler siz de onları takip edeceksiniz” hadisi de hatırıma geldi.
Bağlamı farklı olabilir. Fakat ‘keler deliği’ne girme kısmı bu hadiseye uygun düşüyor.
İmamoğlu gibi İYİ Parti lideri Meral Akşener de tarihin tek yumurta ikizi kadar birbirine benzer şekilde tekerrür ettiğini haziruna hissettiren bir konuşma yaptı.
“Yıllar önce şiir okuduğu için muhtar olamaz denilen bir büyükşehir belediye başkanı vardı. Amma o Cumhurbaşkanı oldu. O günün korkakları, o günün vesayetçileri... Allah'ım ne büyüksün, kimler kimle beraber?”
6’lı Masa kriz sinyalleri veriyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan dış politika hamleleriyle, TOGG’la ve tezgahtaki başka bazı icraatla tabanını toparlıyordu.
Tam böyle bir aşamada İmamoğlu’nun mahkûmiyet kararı can suyu gibi canlandırdı 6’lı Masa’yı.
6’lı Masa liderleri miting meydanlarında birlikte otobüsün üstüne çıkabilecekler mi? Diye soruyordum.
Mahkûmiyet kararı bunu da kolaylaştırdı.
Dün bir kampanya provası yapmış oldular.
Kararın alındığı gün CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Almanya’da olması Kılıçdaroğlu ekibinin organizasyon hatası gibi görünüyor.
Allah’ın başka günü mü yoktu Almanya’ya gitmek için?
Eğer organizasyon hatası değilse, bile bile gittiyseler, karar gününü mühimsemediyseler fena yanıldılar.
Rüzgârı tersine çeviren bir siyasi enstantaneyi kaçırdılar.
13 bin oy farkını nasıl olsa kapatırız düşüncesiyle İstanbul seçimlerini iptal etmek nasıl bir akıllılıksa İmamoğlu’na siyaset yasağı getirmek de öyle bir akıllılık.
(Başka kelime kullanınca sorun oluyor!)
Benzer bir etki yapması normal.
Peki bunu bilmiyor muydu kararı istihsal eden siyasiler?
Bilmeleri lazımdı.
Erdoğan’ın biyografisine bakarak bunu anlayabilirlerdi.
Niye ‘keler deliği’ne girdiler?
Basiretleri mi bağlandı?
Ya da İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasından korkuyorlar.
Yargı yoluyla İBB’yi İmamoğlu’nun elinden almak da kararın bir başka meyvesi…
Muhtemelen İmamoğlu siyaset yasağı sebebiyle Cumhurbaşkanı adayı olamayacak.
Ama yine muhtemelen seçim kampanyalarının en önemli figürü olacak.
Muhalefetin adayı İmamoğlu rüzgarından istifade edecek. Miting meydanlarında İmamoğlu’nun elini kaldıran kazançlı çıkacak.
Eğer 6’lı Masa kendi kendine fitne imal etmezse…
Daha altı ay var seçime, altı ayda neler olur neler.
Doğrudur.
Ben zaten 6 ay sonrasını değil bugünkü manzarayı yazdım.