İktidarın yıprandığına, Cumhur İttifakı’nın oy desteğini kaybettiğine dair kanaat gitgide güçleniyor.
Kanaat, kendi başına değersiz değildir, mutlaka bir şeye tekabül eder. Mutlaka bir veya müteaddit sebebi vardır.
Fakat kanaatin güçlenmesi her zaman o güçlenen kanaatin gerçeğin aynısı olduğunu göstermez.
Ama anketler de öyle diyor?
Anketler ‘kararsızlar’ alanını boş bırakıyor. İki taraf da boş bırakılan ‘kararsızlar’ alanını kendi lehine yorumlama hakkına sahip.
Ayrıca, anketlerde çıkan oranlar sandıkta çıkacaklarla aynı olsa bile herkesin anketleri taraflı bulma, çarpıtılmış olduğunu düşünme lüksü var.
Anketçi korkudan da yaptığı anketle oynayabilir.
Yaptığın anket yüzünden fırça yemek ya da tehdide maruz kalmak istemeyebilirsin.
Öte yandan hepimiz, anketleri, kendi oluşturduğumuz zihinsel ‘gerçeklik’le sınarız.
“Anketin şurası yanlış” deriz.
“Aaa! Şurası doğru, bak ben de öyle düşünüyordum” deriz.
Halbuki, anket, eğer toplumu yanıltmak, şimdi iyice yaygınlaşan tabirle algı oluşturmak için yapılmamışsa… Hatta siparişi veren zatın veya kurumun mutlu olması için yapılmamışsa bir veriye dayanır.
Zihnimizde oluşan kanaatin ise kuruntularımız ve paşa gönlümüz dışında elle tutulur bir ‘veri’si ya yoktur ya da hiçbir istatistiki değeri olmayan ayda yılda bir karşılaştığımız ‘taksici,’ ‘berber’ gibi ‘kanaat önderleri’yle yaptığımız fikir teatilerine dayanır.
(Taksicinin ya da berberin nabzımıza göre şerbet vermekte mahir olduğunu unutmak çoğu zaman işimize gelir.)
Peki nedir iktidarın desteğini kaybettiğine dair kanaati güçlendiren amiller?
Memleket ekonomisinin yoksulların, kıt kanaat geçinenlerin, rahmetli Osman dayım nasılsın diye sorulduğu zaman “Allaha şükür, tencerede pişirip kapağında yiyoruz” derdi, işte öyle insanların günlük hayatını tahammül edilemez hale getirmesi hatırı sayılır bir amil.
Orta halliler de etkileniyor.
O uslanmaz, iflah olmaz dolar da etkileniyor.
Dolara dolar olduğu için ‘dış güçlerin oyunu’ demek dile kolay geliyorsa da iktisatçılar son dolar sıçramalarına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyon-faiz teorisinden başka bir sebep bulamıyor.
Bu teori yüzünden Naci Ağbal Merkez Başkanlığı görevinden alındı. Yeni başkan ise teoriden korkusuna faizi arttıramadı.
Şu halde ‘iç güçler’ de boş durmuyor demek mümkün.
Troller değişik fikir beyan edenleri ‘ihanet’le suçlamak üzere akırt edilmiş. Bünye öyle çalışıyor.
Fakat her değişik söze, eyleme, fikre karşı müsrifçe harcana harcana ‘ihanet’ kelimesi, ‘hain’ suçlaması iyice ucuzladı.
Artık eskisi gibi etkili olmuyor, sarsmıyor. İnsanların bir kulağından girip ötekinden çıkıyor.
Yakın dönemde eski AK Partililer iki yeni parti kurdu.
Birisi Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi ikincisi Ali Babacan’ın Deva Partisi.
Bu partiler ve liderleri çok vakıf oldukları konularda iktidara eleştiriler yöneltiyorlar.
Belki bir kısım insanlar fazla umursamıyor. Umursamaz görünüyor.
Ama eleştirilerin haksız ya da yanlış olduğunu söyleyebilen yok.
Bu durum, tedavüldeki eleştirilere hem derinlik katıyor hem de eleştirilerin yekununu çoğaltıyor.
Tabii ki bunlar toplumda bir ‘eleştiri birikimi’ oluşturuyor.
AK Parti’nin İstanbul ve Ankara dahil büyükşehir belediyelerinin çoğunu kaybetmesi de muhalefet tarafına moral verdi.
Son yıllarda medyada büyük bir dönüşüm oldu. Medyanın önemli bir kısmı -kalıpları aynı kalsa da- ruh değiştirdi.
Gazetelerin, televizyonların birbirinden farkı kalmadı.
Bu da alternatif medya vasıtalarının ve ‘ana akım’a kapılmayan basın yayın organlarının daha çok rağbet görmesine sebep oldu.
Öyle ki farklı bir haber almak, farklı bir fikir duymak isteyenler muhalif olmasalar bile o alternatif vasıtalara ihtiyaç duydular.
Alternatif medyanın tirajı eski medyanın tirajını geçmeye başladı.
Bu ‘amil’lere başka ilaveler de yapılabilir.
Yargı bağımsızlığı dersiniz, adalet dersiniz, yolsuzluk dersiniz, eğitim, ihale, tekebbür, saltanat, duble maaş dersiniz.
Alt alta sıraladığınızda eldeki malzemenin bir kanaatin yerleşmesi için yeterli olduğunu görürsünüz.
Kanaat için yeterli.
Ama öyle görünüyor ki ‘kararsızlar’a karar verdirmek için yetersiz.
Demek ki ‘kararsızlar’ başka bir şey bekliyor.
Onu da muhalefet kendisi bulsun.