Babamdan bana intikal eden bir alışkanlık. Eve elim boş gelmek istemiyorum. Elim boş geldiğim zaman eve eksik gelmişim gibi hissediyorum.
Dolayısıyla, çarşıda pazarda neler oluyor, pahalı mı, ucuz mu haberim oluyor.
Bizim evimiz kalabalık. Ben 7 çocuklu bir ailenin babasıyım.
Betül ve Zeynep kızlarım kızım evlendi, şu anda evde 7 kişiyiz.
Pazara gittiğim zaman 5 kilo mandalina, 5 kilo domates falan alırım.
Müdavimi olduğum pazarlarda pazarcılar beni görünce sevinirler.
Bir şeyi pahalı bulursam almam. Mesela bu sene pazardan doğru dürüst bamya almadım. 20 liraya, 30 liraya bamyayı nasıl alayım?
Bu sene meyveler sebzeler çok pahalı. Bu yüzden 5 kiloluk ölçekleri düşürdüm. 3 kilo ver diyorum artık.
Enflasyon yüzde 19,58 diyorlar.
Yüksek bir enflasyon.
Fakat benim hissettiğim daha yüksek.
Devletin inanmamı istediği orandan iki kat fazla.
Böyle hissetmek adab-ı muaşerete mugayir midir?
Büyüklerimiz üzülmesin diye hislerimi değiştirmeli miyim?
Bazı alışverişlerimi Bayrampaşa’daki kuru gıda halinden yapıyorum.
Uğradığım yerlerden biri Çaycılar diye bir dükkan. Sahipleri Rizeli. Özellikle İbrahim Abi’yle dost olduk.
Yazık, pırıl pırıl bir Rizeli vardı orada. Güleç yüzlü, hayatında Rize’den hiç çıkmamış gibi gözlerini sonuna kadar açarak gürül gürül konuşan, şivesi, sohbeti tatlı. Tacettin. Geçen sene korona illeti yüzünden vefat etti. Çok üzüldüm.
Mansur’a da uğrarım. Mardinliler. Güzel adamlar. Ceviz, fıstık, baharat, kayısı, salça, kuru meyve ve bir sürü şey satıyorlar.
Şimdi seyrek uğruyorum. Fiyatlar çok hızlı artıyor. Orada da ölçekleri küçülttüm.
Halde patates, soğan, sırımsak da satılıyor.
Hükümetin soğancılara, patatesçilere baskın yaptığı 2018 senesinde Çaycılar’daki İbrahim Abi’ye sordum.
“Sen bu depo baskınlarını ciddiye alıyor musun?”
“Almıyorum” dedi. “Soğan, Patates, mecbur depoda duracak. Hepsini aynı gün piyasaya süremezsin. Sürsen de satamazsın. Bir depoda elli ton yüz ton soğan patates olacak daha!”
Seçim arefesiydi. Hükümet halka bir suçlu göstermek için öyle bir formül bulmuştu. Kabahati patatesçiye, soğancıya yıktı.
Yıktı da vatandaş inandı mı?
Pek inanmadı.
İbrahim Abi hem Rizelidir hem reyini AK Parti’ye verir. O inanmadıktan sonra kim inanacak?
O günlerde, yine kendilerini sorunu çözdüklerine inandırmak için bazı yerlerde tanzim satışlar yaptılar.
Ben alışverişçiyim. Oralardan da alışveriş yaptım.
Nohut var, pirinç yok, limon var patates bitmiş… Öyle yerlerdi tanzim satış yerleri.
O sene, meyvelerin, sebzelerin tarladan hale, halden tezgaha geliş sürecine müdahale edeceklerdi.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Merkez Bankası’na bile müdahale edebiliyorsun.
Tarla-Kabzımal-Tezgah sürecine müdahale etmeyi başaramadılar.
Burada sorun olabilir. Çiftçinin sattığı şeyler gerçekten çok ucuz. Bir ton soğan bin lira bile etmiyor.
Ama sorunun tamamı bu mudur?
Bir parkta bir tecavüz vakası olmuş. Polis etrafta gördüğü birkaç kişiyi göz altına almış. Bu arada Temel’i de gözaltına almış.
Temel, “Ne oldu” demiş, “Beni niye götürüyorsunuz?”
“Bir teşhis işi var” demiş polis, “Onun için götürüyoruz.
Karakola vardıklarında gözaltına alınan adamları görmüş Temel. Tecavüze uğrayan kadını da görmüş.
Hemen yanındaki polisi dürtmüş.
“Kadın bu idi memur bey.”
Böyle bir teşhis yanılsamasıyla karşı karşıyayız sanki.
Çünkü asıl sorun daha derinlerde, yapısal.
Bu fark edilmiyor mu?
Yani, devlette pahalılığın sebeplerini anlayıp çözüm üretecek insanlar yok mu?
Devlet aklının vara vara varabildiği yer sorunun kökenini kabzımala, manava, marketçiye dayandırmak mıdır?
Sorunu kabzımala yıkınca 20 senelik iktidarın mesuliyetti ortadan kalkar mı?
Bence iktidarlar kabzımaldan daha yetkilidir ve sorumlulukları kabzımaldan daha fazladır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün Tarım Kredi Kooperatifleri’nin satış yerlerini çoğaltmayı vaat etti.
Ara sıra oralara da giderim. Şekersiz kuşburnu ve kızılcık marmeladı almak için. Son gidişimde Tosya pirinci de aldım.
Bazı şeyler üç harflilerden ucuz, bazı şeyler pahalı.
Kooperatif mağazaları kurulunca bir şey değişir mi?
Tanzim satışta değişmemişti, orada da değişmez.