Zarif bir veda ile gidiyor, Ahmet Davutoğlu. ‘Bu durumda gitmek uygun düşer’ diyerek, AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevini bırakıyor.
Giderken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a vefasını, AK Parti’nin fikrine, felsefesine sadakatini ilan ediyor.
Onun bulunduğu noktada bir karışıklık, ona yöneltilebilecek bir noksanlık, bir özensizlik yok.
Kullandığı dil de güzel. Hadisenin tamamına nispetle ayrıntı sayılır ama bence Başbakan Davutoğlu, son konuşmalarında kendi hitap tarzını da tekemmül ettirmiş oldu. Hem hitap süresi, hem ses tonu, hem içerik yoğunluğu açısından.
Davutoğlu, nezih bir siyasetçi.
Kiramen Katibin’in çok bilincinde.
Eli herhangi bir kirliliğe dokunmadı, bu aşikar. Dedikodusu bile üretilemedi.
Hadiselere bakışı, genel olarak, pozitif. Nasıl başarıyorsa (çünkü bunu başarmak gerçekten zordur) en büyük açmazların karşısında bile umutlu konuşabiliyor.
Dikkat ederseniz, veda ederken de, yapılabilecek en pozitif konuşmayı yaptı.
İnsanların, bu önemli siyasi hadisenin ardından Davutoğlu hakkında dışa vurdukları hislerini gözlemlemeye çalışıyorum.
Hep olumlu.
Belli ki, millette bir ‘sempati’ biriktirmiş. Muarızları dahi ‘negatif’ ifadeler kullanmıyor.
Bunlar, bir siyasetçi için çok kıymetli vasıflardır.
H H H
Siyaset, bazen kendi ‘realite’sini empoze eder.
Bir siyaset bilimci olarak bunun analizini en iyi yapacaklardan biri Davutoğlu’dur.
Bence yaptı ve yaptığı analize uygun davrandı.
Şimdi, daha önce de değindiğimiz gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde, ‘daha fiili başkanlık dönemi’ne istikbal etmiş bulunuyoruz.
(İstikbal etmek: Yönelmek. Ben böyle kelimeleri, hayatiyetleri en azından benim lisanımda devam etsin diye kullanıyorum. Bazılarına zorlama gibi gelebilir fakat benim açımdan zorlama mevzubahis değil.)
Geçen yazımda, 22 Mayıs’taki kongrede görevi devralma ihtimali olan bazı isimleri zikretmiştim.
‘Yetki devri’ hadisesinin zahir olduğu günlerde en yakın seçenek Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dı. Bozdağ, hala önemli bir seçenek.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, adı en çok anılan siyasetçilerden biriydi. Bu istikamette bazı teşebbüsler de olmuştu. Binali Yıldırım da ‘seçenek’ olma özelliğini koruyor.
Aynı mevki için ismi telaffuz edilenlerden biri de Enerji Bakanı Berat Albayrak. Albayrak ismine taraftar bazı kimselerde ‘acaba şu anda erken mi olur’ diye bir tereddüt var ise de seçenek olarak göz ardı edilemez.
Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’nun adı yukarıdaki üç isme göre biraz daha az zikrediliyor. Malum, az veya çok zikredilmek böyle işlerde ihtimali azaltıp eksiltmez.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş da, aynı bağlamda, bir seçenek olarak gündeme getiriliyor. Kurtulmuş’un ismi partinin ideolojik tabanına galiba daha çok hitap ediyor.
Cumhurbaşkanı’nın böyle süreçlerde istişare mekanizmasını çok iyi işlettiğini biliyoruz.
Muhtemelen, bu isimler veya ortalıkta konuşulmayan başka isimler üzerinde kendi değerlendirmelerini ve istişarelerini yapıyordur. Ve muhtemelen, yeni başbakanın ismi bu değerlendirmeler sonunda ortaya çıkacaktır.
Allahualem, kendisini ‘müsait’ görenlerin sayısı burada adı geçenlerin sayısından ziyadedir.
Şu anda hiçbir bilgim yok, üslubum da ‘şu olacak’ demeye müsait değil.
Fakat, Davutoğlu’nun ardından, bilhassa Davutoğlu’nun vedası esnasında oluşan duygusal atmosferin ardından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi vasfı daha bariz olan bir seçeneğe yönelmesine ihtimal veriyorum.
Sadece fikir yürütüyorum. Yanılmaya hazırım.