Psikiyatrlar, bugünkü sorunları çözmek için insanların çocukluklarına inerler.
Bunu bir şey bildiklerinden mi yaparlar yoksa ‘mevzu olsun, hastamla konuşabilelim, onun söylediklerinden kafama göre bir şey yakalarım, oradan devam ederiz, tutarsa tutar tutmazsa başka türlü düşünürüz’ diye mi yaparlar bilmiyoruz.
Fakat bir kolaylık. Bu kolaylığı ben de sık sık kullanıyorum.
Kendi çocukluğuma iniyorum, bazı şeyleri anlatırken.
Kennedy. Çocukluk zamanımın Amerika Başkanı.
Malum, adamı öldürdüler.
O günlerde, benim annemden, babamdan edindiğim izlenim: İyi adamdı. Yazık oldu.
Sonra kardeşini öldürdüler.
İşin magazini devam etti. Bizim evde ne kadar magazin olur? Şu kadar: Kennedy’nin karısı Jackie gitti, Yunanlı milyarder Onasis’le evlendi. Rahmetli annem bundan pek hoşlanmadı...
Herhalde Türkler’in ABD seçimlerinde Demokratları tutmaları ta Kennedy zamanlarına dayanıyor.
Bize ne Amerika’da kimin başkan seçileceği?
Oy mu kullanıyoruz? Yoook.
Amerika bize soruyor mu usulen de olsa kim başkan olsun diye? Yook.
Ama dünya böyle.
***
Her taraftaki siyasi, ekonomik, askeri meseleleri etkileyebiliyor Amerika. Lüzumu halinde darbe yapabiliyor, ortalığı karıştırabiliyor...
Öyle olunca bize faydası olmasını bırakalım bir tarafa, hiç olmazsa zararı az olacak olan başkan olsun diye düşünüyor insan.
Bush’un babasından da oğlundan da illallah etmiştik.
İkisi de bölgemizde savaş çıkardı.
Hala o savaşların kötü neticeleriyle boğuşuyoruz. İmanımız gevredi!
Arada Clinton dönemi geçirdik, fena değildi.
Yani, Amerika’da kim başkan seçilsin diye dilek tutmanın bir mantığı var gibi görünüyor.
O mantığa dayanarak Obama’nın ikinci seçilişinde bir yazı yazmıştım.
Başlığı “İyi ki Obama seçildi, ama neden?”
Şimdi, yani üç yıl dokuz ay sonra yeniden okudum... Öyle mantıklı yazmışım ki bugün neredeyse ben bile ikna olacağım.
İşte birkaç cümle:
“Bizi Amerika’ya koysalar ne oluruz?
Azınlık... Göçmen... Müslüman... Bir ihtimal yoksul.
Bu sıfatlara ‘koyu-beyaz Amerikalı’ bir adamdan daha yakın Obama.
Romney yabancı. Sürekli senin yabancı olduğunu fikredecek bir yabancı. Belki bundandır Obama’yı daha yakın bulmamız.
Başka sebepler de olabilir. İşte İsrail.
Evet, Amerikan başkanlarının Ortadoğu’daki önceliği daima İsrail’dir. Obama dahil.
Ama Romney’in İsrail sevgisi, Obama’nın ‘görev duygusu’nun çok fevkindedir.
Bir tane daha... Düşünün, Romney seçilsin ve Ankara’ya Edelman gibi sömürge valisi kafalı bir tip gelsin. Ne kadar can sıkıcı. Öyle birine katlanmamak için bile Obama daha iyi bir seçenek.
***
Obama, gülümseyebilen bir adam. Romney’inki gibi ‘görev icabı’ değil gülümsemesi.
Bu nerden çıktı şimdi? Nerden biliyorsun Romney’in vazife icabı güldüğünü?
Cevap: Bana öyle geliyor. Elbette adamın içinden gelerek güldüğü durumlar da vardır.
Bir şey daha var, hayli anlamlı ve pragmatik bile sayılacak bir şey.
Başbakan Erdoğan’la Obama’nın arası gayet iyi. Eh, kendi ülkemin başbakanıyla arası iyi olan bir ABD başkanı, mantıklı bir tercih sebebidir.
(Tercih sebebiymiş, sanki bana sordular da!)”
Doğru mu yazdıklarım? En azından o gün için doğru.
İyi de ne faydasını gördük o doğruların?
Hiç!
Obama seçilince başımız göğe mi erdi?
Daha mı az kan döküldü Ortadoğu’da?
Irak, Suriye, Mısır, Libya, daha mı mamur?
Anlatabildik mi adama PKK’yı, PYD’yi?
Hayır.
Bugün Obama’nın oturduğu sandalyeye Hillary Clinton talip.
Bir de Donald Trump.
Şimdi Clinton hakkında, Obama hakkında yazdığım yazının benzerini yazar mıyım?
Zannetmiyorum.
Daha diyeceklerim var bu konuda... Allah izin verirse...