WhatsApp gruplarında parça parça görmüştüm RAND Corporation’ın Türkiye raporunu. Daha çok ‘Milli Savunma Bakanı’nın artan önemine ve istikbalde batıyla ilişkisi daha iyi olabilecek siyasi alternatiflere ilişkin kısımları öne çıkarılıyordu.
MHP lideri Bahçeli’nin tazelediği ‘Fetö’nün siyasi ayağı’ tartışması, Genelkurmay eski Başkanı Başbuğ’un askeri yargıyı devreden çıkaran düzenlemeyi yapanları ‘siyasi ayak’ kavramıyla ilişkilendirmesi gündeme hakim olunca RAND’ın raporu önem kazandı.
Raporun ‘Türkiye’de darbe girişimi ihtimali’nden bahseden satırlarına atıflar yapılmaya başlandı.
Fetö ile RAND Corporation aynı cümlelerin içinde çokça geçince olacağı buydu.
RAND, CIA ile ilişkili bir kuruluş.
Fetö de CIA ile ilişkili.
Buradan bir ‘darbe ihtimali’ veya ‘darbe endişesi’ çıkması normal.
Gerçi ilişki şekli farklı.
Fakat toplum bu üç özel ismi ‘mütecanis’ görüyor.
İlişki biçimindeki nüanslar insanların kafasını karıştıracak keskinlikte değil.
Bu kadar tartışılınca ben de rapora bir göz atma ihtiyacı hissettim.
Hepsini bir günde okuyamam. 276 sayfalık bir kitap. Birisi oturup çevirse piyasası var. Satılır yani.
Tabii ki Amerikalı gözüyle yazılmış. Tabii ki siyasi askeri ve istihbari bir ‘akıl’a hitap edecek bir dille yazılmış.
RAND’ın kendi politik bakışı mutlaka vardır ve rapor mutlaka o bakışı da içeriyordur.
Ama ne olursa olsun, Türkiye hakkında yazılmış ciddi bir rapor.
Devlet kendisi için böyle bir rapor hazırlatmak istese -McKinsey’le ekonomi alanında yapmaya teşebbüs ettiği işbirliğine benzer bir şekilde- dünyanın parasını ödemek zorunda kalır.
Al sana bedava rapor.
Siyasi, ekonomik, askeri değerlendirmeler içeriyor.
Herhalde bizim hariciyede veya Külliye’de birileri üzerinde çalışıyordur. Belki de yapıp bitirmişlerdir.
‘Dışarıdan nasıl görünüyoruz’ sorusuna verilecek cevaplardan biri bu rapor.
Hele hele ‘Amerika’dan nasıl görünüyoruz’ sorusu için birebir.
Ben şimdilik baş taraftaki özet kısmını okudum. Devamını da okurum herhalde.
Türkiye’yle ABD arasındaki sorunları sayarken “Sufi İslami hareketin lideri” diye bahsettiği Gülen’in ABD’de uzun süren ikametini de sayıyor.
Demek oradan bakınca Fetö ‘sufi’ görünüyor.
S 400’ü, rahibin tutuklanmasını, Halkbank davasını ve başka konuları ilave etmiş.
Bunlar ortalama gazete okurunun bildiği meseleler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dinin kamusal hayattaki rolünü artıran ve muhaliflerini marjinalize eden adımlar atarken Türk milliyetçiliğini de temel ideoloji olarak benimsedi”ğine dair cümleler tartışılabilir.
Belki MHP’nin siyasi söyleme etkisi böyle bir izlenime yol açıyordur.
Muhtemelen raporun başlığına koydukları “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası” lafını izah eden bölümler buralar.
“Dışişleri ve Savunma Politikaları: ‘Sıfır sorun’dan ‘değerli yalnızlık’a” şeklinde bir ara başlık koymuşlar.
Nato ve ABD ile ilişkilerdeki sıkıntıları görüyorlar.
2018 seçimlerindeki muhalif koalisyonun başarılı olması ve 2023’te AK Parti’nin iktidarı kaybetmesi halinde daha uzlaşmacı bir yaklaşımın beklenebileceğini düşünüyorlar.
Dedim ya, Amerikan bakış açısı...
Gelelim, muhtemel darbe teşebbüsü ile ilgili cümlelere...
15 Temmuz darbe girişiminden sonra TSK’da yapılan Fetöcü temizliğini rakamlarla ayrıntılı bir şekilde veriyorlar.
Orta seviyedeki subaylar askeri liderlikten son derece hayal kırıklığına uğramışlar. Devam eden darbe sonrası temizlikte tasfiye edilmekten endişe ettikleri ‘söyleniyor’muş.
‘Söyleniyor’ lafı dolaylı bir laf. Doğrudan yazmamış. Şu halde birilerinden aktarmış.
“Bu rahatsızlık bir noktada yeni bir darbe girişimine yol açabilir ve Erdoğan bu tehdidi ciddiye alıyor.”
Böyle diyor, RAND’ın yorumcuları.
Kötü bir kelime, “darbe.”
Kim ve ne maksatla telaffuz ederse etsin... Hepsinin ağzından yel alsın!
Türkiye’de halk darbe konusunda hassas.
15 Temmuz’da bu hassasiyet zirve yaptı.
Ayrıca, siyasi liderliğin kurumlar üzerindeki kontrolü yüksek düzeyde.
Raporu okumadan önce, bu verilerden hareketle, ‘Türkiye’de darbe olmaz’ deyip kestirip atmak niyetindeydim.
Raporu gördükten sonra fikrim değişmedi.
Darbe yapamazlar.
Ama kafa karıştırabilirler.
Karıştırdılar nitekim.
Raporu okumasaydım da söylerdim, şimdi de altını çizerek söylüyorum:
Her halükarda tedbiri elden bırakmamak lazım.