Seçim seçim diyorduk, bitti seçim. Cumhur İttifakı Meclis’te çoğunluğu elde etti. Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı ama favori Erdoğan.
Millet İttifakı önümüzdeki 11 günde yeniden toparlanabilir mi? Seçime yeniden konsantre olabilir mi?
Sukutu hayal, muhalefet için. Sukutu hayali tersine çevirmek yüksek bir siyasi kabiliyeti, bir siyasi dehayı ve taze bir enerjiyi gerektiriyor. Bunun mevcudiyetine dair bir alamet şu saate kadar görülmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir seçim ustası. Hiçbir şeyi ihmal etmez. Seçim bittiğinde “Şunu da yapsaydık iyi olurdu” diyebileceğin hiçbir şey bırakmaz, köşe bucak ne varsa yapılması mubah olan her şeyi yapar.
(‘Mubah’ tabirini kullandım. Mubah bir fıkıh ıstılahıdır. İşlenmesinde sakınca olmayan fiiller için kullanılır.
Siyasetin ‘mubah’ı ile dinin ‘mubah’ı aynı değildir.
Siyasette mubah olan bir şey dinde mekruh ya da haram olabilir.
Tersi de geçerli. Dinde vacip olan bir şey siyasette haram olabilir.
Mesela, siyasette yalan söylemek caizdir. Siyasiler bu cevazı kullanmaktan hiç çekinmezler. Lazım olduğu zaman hemen ceplerinden çıkarırlar.)
İnönü, Demirel, Ecevit, Erbakan, Özal başarılı siyasetçilerdi. Hepsi Türk siyasetine damgasını vurmuş. Kimi asker kimi ilim adamı kimi demagoji üstadı, kimi şair.
Onlar da siyaset ve seçim ustalarıydı. Ancak hiçbiri seçimi kazanmanın gereklerini harfiyen yapma konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar mahir değildi.
Türkiye’de hiçbir seçimde seçim arefesine sıkıştırılmış bu yoğunlukta icraat, bu kadar açılış, bu kadar vaat yapılmamıştır.
Maaş zamları, EYT’ler, bedava gazlar, konut kampanyaları…
Petrol bile bulduk.
Eleştiri cümleleri mi bunlar?
Hayır. Bir gerçekliğin ikrarı. Tabii ki yapacak icraat, tabii ki bulacak petrol.
Bundan dolayı mı kazandı Erdoğan?
Bu bir faktördü. Başka faktörler de var.
Son derece basit bir o kadar da kullanışlı, güvenlik kaygısını öne çıkaran bir söylem.
“Masanın altında PKK var.”
Bu söylem bilhassa Karadeniz’de ve Orta Anadolu’da büyük iş gördü.
Yanı sıra, Kandil’deki PKK’lılardan gelen açıklamalar Cumhur İttifakı’nın değirmenine su oldu.
Millet İttifakı bu söylemi karşı bir söylemle boşa çıkarmayı ya da hiç olmazsa dengelemeyi başaramadı.
Millet İttifakı’nın başaramadığı başka şeyler de var.
Yekpare, uyumlu bir görüntü sergileyemedi.
İçeride eften püften ihtilaflar.
İleriye dönük kim ne olacak, kim ne alacak tartışmaları.
Durun hele, seçimi kazanmadınız aceleniz ne?
Duramadılar.
Hele finale doğru masanın yıkılıp yeniden kurulması…
Belki de masa yıkıldığı gün kaybetmişti Millet İttifakı.
Masa yeniden kurulunca yeniden doğmuş gibi oldular. Fakat eski yaranın izi kaldı.
İyi Parti lideri Akşener’in çekinceleri önemli miydi peki?
Başka birini mesela İBB Başkanı İmamoğlu’nu ya da ABB Başkanı Yavaş’ı aday gösterseydiler kazanırlar mıydı?
Seçim sonuçları bundan emin olmaya yarayacak bir veri sunmuyor.
Ama Akşener’in itirazının masada sakin kafayla değerlendirilemediği bir gerçek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomiyi kötü yönetiyordu.
Kötü mü yönetiyordu gerçekten?
Eğer öyleyse Millet İttifakı bunu millete anlatmayı da başaramadı.
Güçlü bir iktisatçı kadrosu vardı ittifakın. O kadro mu anlatsaydı?
Hayır. Teknik bir dil sokağa fazla tesir etmez.
Ekonomik buhran siyasetin diline tercüme edilmeliydi, edilemedi.
Millet İttifakı’ndakiler ekonominin kürsüye çıkıp kendi durumunu anlatmasını mı bekliyorlardı?
‘Patates soğan” biraz anlattı fakat yeterli olmadı.
Hak, hukuk, adalet, kul hakkı, yetim hakkı?
Toplumumuz bu konuları fazla sorun etmiyor. Ucu kendilerine dokunmadıkça pek umursamıyorlar.
Seçim için çıkardığım hata-sevap cetveli kabaca böyle.