Altılı Masa ülkenin gidişatından memnun olmayan insanların gözünde bir iktidar alternatifiydi.
Onlara bir heyecan, bir ümit verdi.
Geçen bir yıl içinde o heyecanı, o ümidi taksit taksit harcadılar.
Heyecanlı başladılar, sonra, masadaki 6 liderin siyasi tecrübeleriyle, kapasiteleriyle bağdaşmayacak bir şekilde dağınık sinyaller vermeye başladılar.
Bu dağınık görüntüde 6 partinin her birinin farklı ideolojilere veya farklı vizyonlara sahip olmasının bir miktar etkisi vardı.
Kimi liberal, kimi sol, ama tam sol değil, kimi sağ, kimi İslamcı…
Bunları alt alta toplamak bile matematikte sorun.
Elmalar ve armutlar alt alta toplanmaz.
Toplanır da sonucu elma ya da armut olmaz.
Toplarsanız bir üst kümenin elemanları olarak toplayabilirsiniz.
Farklı partiler, fakat iktidara alternatif olabilmek ya da iktidar olabilmek için tabir caizse bir üst küme oluşturuyorlar.
Böyle bir durumda farklılıklarınızı masaya koymazsınız.
Müştereklerinizi koyarsınız.
Külfetli bir iş. Ama madem ‘ulvi’ olduğunu düşündükleri bir maksat için birlikte yola çıktılar, ona göre davranacaklar.
Kısmen davrandılar.
Masadaki nezaketleri maksatlarına uygundu.
Arka planda dosyalar, çözümler, yol haritaları hazırlayan çalışma grupları masanın hikmet-i vücuduyla mütenasip işler yaptı.
Fakat liderlik düzeyinde aynı ritmi bulamadılar.
Liderlerin kendileriyle ilgili beklentileri ya da hesapları bu dağınık görüntüde etkiliydi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu kendi muhitinde kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olmasıyla sonuçlanacak bir yol haritası takip ediyordu.
Muhtemelen bu sebeple İBB Başkanı İmamoğlu’nun mağduriyetini paylaşmakta bile yavaş davrandı.
İyi Parti lideri Akşener’e göre -muhtemelen- Kılıçdaroğlu ‘kazanacak aday’ değildi.
Bu ifadenin bir çekim kuvveti vardı.
Hala var.
Etkisini ‘ortak aday’ın tartışılacağı gün görebileceğiz.
Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu’nun ve Demokrat Parti lideri Uysal’ın nispeten uyumlu davrandıkları söylenebilir.
Gelecek Partisi lideri Davutoğlu ve Deva Partisi lideri Babacan yapılan ‘cumhurbaşkanı adayı’ tariflerine uyuyordu. Devlet tecrübesi, siyasi tecrübe…
Belki olurdu.
Bu ‘belki’nin onların davranışlarını az veya çok etkilediği düşünülebilir.
Bu partilerin bütün muhtemel seçim vaatlerinin önüne koydukları ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ yakın bir seçim için uzak, çok aşamalı bir vaat özelliği taşıyordu.
İktidara geleceksin, mecliste yeterli çoğunluğu sağlayacaksın, anayasa değişikliğini meclisten geçireceksin, olmadı referanduma gideceksin…
Çok uzun hikâye.
Bir ‘hedef’ olarak tespiti gerekli olabilirdi. Fakat acil çözüm bekleyen sorunların önüne konulması seçmende intikal güçlüğüne sebep olmuş olabilir.
6’lı Masa’da dağınıklık görüntüsüne sebep olan başka maddeler, demeçler, eylemler sıralamak mümkün.
Bunların hemen tamamı 6’lı Masa’nın hem fiili hem potansiyel sorunları olarak mevcudiyetlerini sürdürüyorlar.
Henüz ortadan kaybolmadılar.
Mamafih, 6’lı Masa’nın son toplantısında bu sıkıcı havayı seyreltecek bazı açıklamalar yapıldı.
İlk defa kendileri için ‘Millet İttifakı’ tabirini kullandılar.
Bir karar olarak ilan etmediler bunu, sadece cümle içinde kullandılar.
Bugün de ‘ortak politikalar mutabakat metni’ni açıklayacaklar.
“9 ana başlık, 73 alt başlık, 2 bin 500’e yakın madde ve yaklaşık 200 sayfa” diyorlar.
Kendilerine lazımdır mutlaka, 6 ayrı parti, 6 ayrı dünya görüşü, nerelerde, nasıl uzlaşıyorlar? Dünya kadar sorun var, yargı, adalet, yolsuzluk, iktisadi kriz, tarım, eğitim, mafyalaşma… Hepsine dair, hepsinin mutabık oldukları ikna edici çözümler sunmaları lazım.
Fakat vatandaşa açıklamak için fazla ayrıntılı.
Belki herkesin kolayca anlayacağı, açık mesajlar, açık vaatler içeren kullanışlı bir özet de hazırlarlar.
İnsanların aklında muhtevası değil de 2 bin 500 madde olması kalırsa verdikleri emeğe yazık olur.
Bu adımlar bir toparlanma belirtisi olabilir. Eğer toparlanmak istiyorlarsa.
Şimdiye kadar kâfi miktarda hata yaptılar.
Hata limitleri doldu.