İçtihat kapısı kapalı. Eğer içtihat kapısı kapalıysa rahatınıza bakın. Herhangi bir yeni meseleye çözüm bulmanız, yeni bir soruyu cevaplandırmanız gerekmiyor. Yükümlülüklerimiz aklımız kadardır. Tevarüs ettiğimiz bilgi ve tevarüs ettiğimiz akılla sonuna kadar devam.
Hayır, içtihat kapısı kapalı değil. Şartlarını deruhte edenler düşünebilir, fikir beyan edebilir. Ama kim üzerinde toplayabilecek içtihat şartlarını? 700 bin hadisi, hem de o hadislerin muhtevasını birbiriyle kıyaslayabilecek şekilde kim ezberinde tutabilecek?
Bu da ‘içtihat kapısı kapalı’ demenin bir başka şekli.
Tamam o zaman, yine rahatınıza bakın.
Donuk bir zihin yapısı bu. Sanki yerimizden kımıldamamanın gerekçelerini asırlar önce hazırlamışız.
Oysa dünya değişti. Abbasi devrinden beri barut bulundu, Amerika keşfedildi, Fransız İhtilali yapıldı, sanayi devrimi oldu, atom parçalandı. Aya bile gitti insanlar. Bin sene önce istinbat edilmiş hükümlerle hangi sorunun cevabını verebilirsiniz?
İşin kötüsü... Tabii bin sene önce verilmiş hükümler açısından kötüsü... İnternet icat edildi. Yapay zeka keşfedildi. Kuantum bilgisayarlarının eli kulağında.
‘Gelecek’ geldi. Gökten inmiş yabancı bir kabile gibi yeryüzüne yerleşiyor.
Peki biz ne olacağız? Var mıyız ‘biz’ ‘gelecek’te?
Khanfar’a kulak verelim. Bu arada, son bölümdeki “Geleceğe Hicret” sözünü de zihin açıcı bulduğumu belirteyim.
“Eğer geleceği reddeder ve kapılarımızı ona kapatırsak biz eski üzerinde düşünüp onu yeniden canlandırmaya çalışırken gelecek bizi aniden yakalar ve ona karşı koyamayız.”
“Değişimden korkanlar, latif ve pak olan eski zamanlardan kalma kutsal bir miras taşıdığı düşüncesiyle geleneksel kavramları özümsemeye devam ederler. Bu perspektiften bakıldığında zamanı ve insanları suçlamak, gelecekten nefret etmek kaçınılmazdır.”
“İnternet ve iletişim araçları, bireyin bulunduğu yerle bağlantısı mefhumunu değiştirdi. Kişinin bir coğrafi mekanı bir de küresel sanal mekanı vardır. Ağlar ve yatay iletişim dünyasıyla bireyin hiyerarşik iktidar ile ilişkisi değişmeye başladı, interaktif ağdaki konumu ona hiyerarşinin katılığından ağın genişliğine çıkma fırsatı verdi.”
“Nanoteknoloji, biyoteknoloji, yapay zeka, genlerin kodlarının çözülmesi, sanal varlık oluşturma yetenekleri... Bunlar insanlar ve eşyanın dünyası arasındaki boşluğu daraltacak ve kalıcı bir entegrasyon ve senkronizasyona yol açacaktır.”
“Şu anda yüzümüzü yeni bir şeye dönmüş bulunuyoruz ve bu ‘yeni’nin özellikleri henüz tamamlanmadı, belki hiçbir zaman tamamlanmayacak, çünkü o akıcı ve dinamiktir. Eskiyi tarih kitaplarından bellemişizdir. Yeniye gelince ona dair ne bir farkındalığımız ne de anlayışımız var. Bu nedenle odak noktamız gayeler ve değerler olmalı ve gerçekliğimizi bu akıcı yeni ile başa çıkacak ahlak sistemleriyle beslememiz gerekmektedir.”
Gelecek hakkında nasıl sağlıklı bir fikir oluşturabiliriz?
“Tarihle ilişkimizi iyileştirmeliyiz. Tarih geçmişin dünyasında yer alır ve geri yüklenemez, yüce değerleri yararlıdır ve dersleri önemlidir. Ancak geleceğe dair anlayışımızı geçmişte ortaya çıkan modellere dayanarak inşa edersek tarihin ve geleceğin hakkını yemiş oluruz.”
“Mutlak yargı zihniyetinden kurtulmamız gerekir. Hepimiz, gerçekliği bazen doğru bazen yanlış anlıyoruz. Çoğunluğun görüşüne katılmama özgürlüğüne sahip olmalıyız. Çoğunluğa da bizim görüşümüze katılmama konusunda yetki tanımalıyız. Hatalı düşünceleri bile bastırmamalıyız. Her fikir gelecek için yeni bir tez sunabilir.”
“Değerlerimiz konusunda ortağımız olan ‘öteki’ ile anlaşmamız gereklidir. Adalet, özgürlük ve çoğulculuk değerleri sadece Müslümanların zihinlerini işgal eden şeyler değil, ortak bir endişedir.”
“Bugün insanlık yeni bir gelecek arayışında ve biz metinlerimizin içerisinde büyük bir değerler birikimine ve bilgi metodolojisine sahibiz, fakat bunları araştırmayı dar bir uzmanlık çerçevesiyle kısıtlamışız. Dünya değişti ve zengin bir araç, yöntem ve müfredata sahip oldu. Tüm bunları metinlerimizi anlamak için kullanmalıyız, aksi takdirde insanlık için hidayet vesilesi olmalarını nasıl ümit edebiliriz?”
“Stratejik güç dengelerinde bir pencere açıldı ve bunu yaklaşım ve fikirlerde görülecek büyük değişiklikler takip edecek. Uluslararası yazısız duvar çatladığında marjinal ve savunmasız insanlar ileri atılmak için yeni fırsatlar bulabilirler.”
Buradaki ‘marjinal’ ve ‘savunmasız’ insanlar, biz oluyoruz.
Baştan belirttiğim gibi, bir ‘reçete’ değil. ‘Gelecek’te varolabilmek için bir yöntem önerisi.
“Gayeler” ve “değerler”e yaptığı vurguları önemsiyorum. Bu önerilerin bir siyer kitabının sonuna eklenmiş olmasını de anlamlı buluyorum.
Bazı eksik ve gedikleri görüyorum. Egemenler, dünyadaki değişimi kendi lehlerine çevirmeyi beceriyorlar.
Belki bir gün Khanfar, kitabının son bölümünü, üzerinde daha derinlemesine düşünerek, vizyonunu biraz daha açarak, yeni bir kitap olarak, yeniden yazar.
Eksik de olsa, bu tür çalışmalara ihtiyaç var.