Bana bir parti ismi bulmamı söyleseler çok zorlanırım. Adalet desen olmaz, eskiden vardı Demirel’in Adalet Partisi. Demokrat desen olmaz, var çünkü öyle bir parti. Özgürlük desen olmaz, isminde özgürlük olan partilerle karıştırılabilir, falan filan...
“Gelecek” güzel bir parti ismi. Duyunca “iyi bulmuşlar” diye düşündüm.
Ayrıca sık kullanılan, olumlu bir kelime. Gelecekte şöyle olacak, böyle olacak derken hoşlanmasanız bile ‘gizli reklam’ yapabilirsiniz. Yani böyle bir potansiyeli var.
Çınar yaprağı?
Partinin ismi ‘Gelecek’ çınar yaprağı ise mazi çağrışımı yapıyor. Aslında, partinin lideri Ahmet Davutoğlu’nun özellikleriyle bağdaşan bir sembol. Davutoğlu ‘mazi’siz düşünülemez. ‘Kadim’ kelimesini kullanmayı ne kadar çok sevdiğini hatırlarsınız.
Partinin kuruluşunun ilan edildiği gün, “Acaba” diyordum, çünkü zor bu zamanda bir parti kurup siyasi bir iddiayı ilan etmek.
Şimdiki ortamda partinin kurucusu olmak da bazı ithamları, bazı saldırıları göze almayı gerektirebilir.
Bir çok insanın iktidarla işi gücü var. Yeni bir partide ispat-ı vücut etmek sıkıntılara sebep olabilir.
Gördüğüm kadarıyla bunlar aşılmış.
Toplantının yapıldığı salondaki heyecanı beklediğimden yüksek buldum. Kalabalık da iyiydi. Kalabalığın kürsüyle iletişimi ve olaya katılımı da...
Ne yapacak bu parti?
Niye kuruldu?
Kendisinde nasıl bir misyon görüyor?
Neyi eksik buluyor?
Neyi yanlış buluyor?
Tabii ki bu sorulara herkesin bir cevabı var.
Herkes cevabını kendi pozisyonuna, patta kendi konforuna göre inşa ediyor.
Başkalarının yorumları anlamlıdır ama, öncelikli olan siyasetçinin kendi beyanlarıdır.
Bir siyasetçinin siyaset yapmasından doğal bir şey yoktur.
Partisinden ihraç edilmiş bir siyasetçinin siyaset yapması daha da doğaldır.
Davutoğlu’nun konuşmasında bu sorulara cevap olmaya yetecek veriler mevcuttu.
Tabii ki, 15 Temmuz darbe girişimi ve Fetö konusundaki vurguları partisinin duruşu açısında önem taşıyordu.
Pozitif bir dil kullandı Davutoğlu. Suçlamalarda bulunmak yerine ağırlıklı olarak doğru olduğunu düşündüğü şeyi söyledi. Mesela, “Basında tekelleşme var” demedi ama, “Basında tekelleşme insanın zihnini kapatır” dedi. “Sansür ve otosansürün olmadığı bir düzen inşa edeceğiz” dedi.
Benim en çok dikkatimi çeken şeffaflığa yaptığı vurguydu.
“Görevlendirmeler şeffaflık içinde olmalı, paralel yapılara asla izin verilmemelidir. Aile ilişkilerinin kamu alanına yansıtılması aile hayatına zarar vermektedir. Siyasi ahlak, şeffaflık, siyasetin finansmanı, imar rantı yasaları acilen çıkarılmalıdır.”
Böyle şeyleri vatandaş sever de iktidarlar pek sevmez.
Yanlış hatırlamıyorsam Davutoğlu Başbakanlığı döneminde bu konularla ilgili bazı çalışmalar yapmış, ancak gerçekleştirme fırsatı bulamamıştı.
Ehliyete, liyakata, adalete yaptığı vurgunun da bugünün Türkiye’sinde bir karşılığı var.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini yeterince demokratik bulmuyor. Bilhassa denge ve denetleme mekanizmalarının eksikliği bakımından. “Vesayetten arındırılmış demokratik bir parlamenter sistem” öneriyor.
Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin politik vizyonu hakkında çizdiği çerçeve, ilk çıkış için bence tatminkardı.
Belki bazı hususlar detaylandırılabilir.
Fakat çıkış bildirgeleri bir izlenim vermek, bir çerçeve sunmak içindir.
Şartlar bazen o ilk çerçeveyi unutmaya bile zorlayabilir sizi. Bunu gördük.
Gerçek, uygulamada ortaya çıkar.
Eğer uygulama imkanı olursa.
Akşam, arabada giderken haber kanallarından bazılarında yapılan yorumlara kulak misafiri oldum.
Cümlelerden menfi anlamlar çıkarabilmek için ibareyi zorluyor bazıları.
Böyle şeylere alışıldığını, kanıksandığını düşünebiliriz.
Yorumculara bakarak, ‘o kötü diyorsa iyidir’ diyenler de çoktur, eminim.
Yeni bir siyasi seçeneğin ortaya çıkması, memleketin durumu, geleceği hakkında söz söyleyecek, fikir beyan edecek bir muhitin oluşması vatandaşlar açısından olumlu bir gelişmedir.
Bize, doğru yaptıkları zaman ‘doğru’ yanlış yaptıkları zaman ‘yanlış’ demekten başka bir şey düşmez.
Memleketimiz için hayırlı olsun.