Çoktandır Follu’nun Kahvesi’nden bahsetmedim.
Salgın sebebiyle uzun zaman kapalı kaldı kahve. Sonra açıldı. Fakat kağıt oynamak, taş oynamak yasaktı.
Kahve müdavimleri kağıt yoksa, taş yoksa ellerini ellerini nereye koyacaklarını bilemezler.
Ara sıra dünya kelamı ediyorlar. Fakat eskisi kadar heyecanlı değil.
En son Ayasofya’nın açıldığı günlerde konuşmuştuk.
Tabii Ayasofya o kadar gündemlerinde değil. Çoğu Ayasofya açılmasa bile orayı cami biliyor. Aralarında, geçenlerde vefat eden rahmetli Hikmet (Coşkun) Abi gibi Rumların Ayasofya’nın kubbesini bir türlü tutturamadıklarını nihayet harcına Peygamber efendimizin tükrüğünü katarak tutturabildiklerini anlatacaklar da çıkabilir.
Hikmet Abi’yle muhabbetimiz çoktur.
Türk köylüsünün kodlarını onun konuşmalarından okuyabilirsiniz.
Evlerinde Siret-i Nebi, Muhammediye, Hazret-i Ali Cenkleri okunan kuşaktan.
Bana “Hikaye-i Göverçin’i biliyor musun?” diye soran odur. Veya “Hayber Cengi’ni biliyor musun?”
Sonradan okudum bana sorduğu hikayeleri.
Kahve sakinleri bizim Hikmet Abi’yle sohbetlerimizi değişik yorumluyor.
“Yusufçuğum bizim Selamet Partisi şöyle iyi, böyle iyi, ver bir cigara.”
Hikmet Abi sohbet boyunca benim sigaramdan otlanıyormuş.
Bir gün biz Hikmet Abi’yle konuşurken Halil Dayının Mehmet gelmiş, aynı lafı söylemiş.
“Yusufçuğum bizim Selamet Partisi şöyle iyi, böyle iyi, ver bir cigara.”
Ben de nasılsa bir değnek bulmuşum ve Mehmet’in kafasına -Mehmet’in söyleyişiyle- “krakk” diye vurmuşum.
Hikmet Abi’yle dalga geçmesine bozulmuş olabilirim. Ama Mehmet’in dediği kadar sert vurmamışımdır herhalde.
Sert vursaydım kavga çıkardı. Öyle bir kavga hatırlamıyorum.
Kızaluğun Recebe sordu birisi. Ayasofya’ya açılışa gidecek misin?
Recep Abi akşama kadar ineklerine çobanlık ediyor.
“Benim inekleri almazlar oraya” dedi, mevzu kapandı.
Bugünlerde sessizlik var kahvede. Köylünün canı sıkkın.
Fahrettin Abi tek başına oturmuş iskambil falı açıyor.
Gencağa Abi her camiye gidişinde beş dakika kahveye sapar. Etliye sütlüye karışmaz. Sakıncalı mevzulara hiç girmez. Öyle oturuyor. “Hocam nasıl?” diye bana babamı soruyor.
İrfan Abi’yle Dişçinin Sabri son zamanlarda icat olan adını bilmediğim bir kağıt oyunu oynuyorlar. Her kağıt çekişlerinde buraların imalı küfürlerinden bir tane ediyorlar.
Boş duranlar da havadan sudan konuşuyor.
Gübreye çok zam gelmiş. Tarlayı ekmem diyenler var. Masrafını kurtarmıyormuş. Buğday 2 lira, mısır 2,5 lira. Tarlayı süreceksin, ekeceksin, gübre atacaksın, biçeceksin, harman edeceksin, yıkayacaksın, seçtireceksin… Hepsi parayla ve emekle. “Kurtarmıyor” lafı boş değil. Üst üste koyunca harcadığını alamıyorsun.
Halil Dayı’nın Mehmet Merkez Bankası’nı sordu. “Dolar niye bu kadar çıktı?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın enflasyon-faiz teorisini dilim döndüğünce anlattım.
Hasan Dayım, “Belki de Tayyip’in dediği doğrudur” dedi.
70 yaşında 7 çocuk babası 60 kiloluk bir adamdır Hasan Dayım. Ultra-gariban. Birkaç yıl önce emekli oldu. Sıvacılıktan aldığı yevmiye ile emekli maaşı bir araya gelince biraz rahatladı. Ama ne bilsin karışık para piyasa işlerini.
Halil Dayı’nın Mehmet kendince Türk siyasetinin ekonomi karnesini döktü ortaya:
“Bu memlekete Demirel geldi ekonomiyi düzeltemedi. Ecevit geldi düzeltemedi. Özal geldi, Tansu Çiller geldi, Erbakan geldi düzeltemedi. Tayyip de düzeltemedi. Arkadaş demek ki bizim Türk milleti ekonomiden anlamıyor” dedi.
Ben üşendim, filan anlıyor, filan anlamıyor, filan da anlıyorsa bile rahat bırakmıyorlar diye tafsilata girmeye.
Tuluğun Recep Recep balıkçılıkla çok ilgili. Sabaha karşı limanda balık mezadını, madrabazların esnafla pazarlığını takip ediyor. Sonra da kısmetine düşen balığı kamyonetiyle İzmit’e, Adapazarı’na naklediyor.
“Denizde balıkçıların imanı gevriyor” diyor. Yeni bir durum mu var?
“Deniz polisi çok ceza yazıyor”muş.
Recep siyasi bir adam. Hayli muhalif. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görüştüklerine dair dedikodudan bile haberi var. Ben sağı solu kolaçan ettim öyle bir görüşmenin vaki olmadığı kanaatine vardım.
Tuluğun Bahattin “Tayyibi bu sefer götürecekler herhalde” diyor.
“Kim götürecek?”
“Zamlar götürecek.”
Yine de Tayyip’ten başkasına oy vermeyi düşünmüyor.
Bu yaygın bir durum. Rahatsızlar, ama ‘rey verecekleri’ partiyi değiştirmiyorlar.
İktidardakilerin de muhalefettekilerin de bu fasıldan almaları gereken dersler var.
İktidardakilerin ders alacağı kısım kendi taraftarlarının bile ‘rahatsız’lığı.
Muhalefettekiler de ‘rahatsız’ insanların niye hala aynı yerde durduklarını düşünsün.