Neyiz biz? Kadın, erkek, çocuk, anne, baba, oğul, insan, alim, cahil, memur, diplomat, tacir, sanayici, sporcu, zengin, fakir, sivil, asker, Kürt, Türk, Çerkez, Arnavut, Arap, Sünni, Alevi, daha bir çok şey.
Bir taraftan da vatandaşız. Hakları, yükümlülükleri, özgürlükleri, olan.
İster hak kabul edin, ister yükümlülük, ister özgürlük. Bir vasfımız da oy kullanmak. Ya da, istemiyorsan kullanmamak.
Kullanmayınca da fikir beyan etmiş olursun. Ya “Benim için fark etmez” diyorsundur ya da “Hiç birinize güvenmiyorum, hiç biriniz beni temsil etmiyorsunuz.”
Ama sonuçta bir imkandır oy.
Sizi yönetenleri beğenirsiniz ve devam edin dersiniz. Kaç dönemdir AK Parti’yi iktidarda tutuyoruz, devam edin diyoruz vatandaşlar olarak.
Ya da beğenmezsiniz, başkasını seçersiniz. Daha önce yaptık. 28 Şubat’ta sıfırı tüketmiş siyasete yeniden hayat verdik. AK Parti’yi tek başına iktidara getirdik.
Yarın ne yapacağımız belli değil. Belki yeter artık, biraz dinlen, kendini tazele diyeceğiz AK Parti’ye, ya da devam etmesine izin vereceğiz.
Bu, vatandaşlar olarak bizim kuvvetimiz. Eğer görev diyorsanız, görevimiz, hak diyorsanız, hakkımız.
Darbeler, evvela bizim bu hakkımıza saygısızlıktır.
Senin reyini hiçe sayıyorum, benim paşa gönlüm istedi, silah zoruyla senin seçtiklerini iktidardan indiriyorum. Paşa gönlüme göre bir düzen kuracağım. Sen de kuzu kuzu itaat edeceksin.
Paşa gönlümün uygun göreceği bir süre idarede kaldıktan ve elimin ne kadar ağır olduğunu yediden yetmişe bütün vatandaşlara gösterdikten sonra... Kenara çekilir gibi yapacağım ama yine buralardayım. Rahat dur, uslu ol, çizdiğim çizgiden çıkma. Kafamı bozarsan tekrar tepene binerim.
Darbeler başka şeyler de yaparlar. Göstermelik yargı süreçleriyle adam asarlar. İnsanları hapse tıkarlar. İşkence yaparlar. Halka baskı yaparlar. Alışık olmadığı olaylarla karşılaştıklarında höt, möt diye, sopa göstererek insanları hizaya getirmeye çalışırlar.
Bununla kalsalar iyi... Memleketin ticaretini, sanayiini, dış ilişkilerini tanınmayacak ve kolaylıkla düzeltilemeyecek hale getirirler.
Onlara göre vatandaş düzgün yürüsün yeter... Sağa sola bakınmasın. Kafasında değişik bir fikir taşımasın.
Bir çok kötülük izafe edebilirsin. Ama yaptığının özü, halkın iktidarı kendi oy kuvvetiyle değiştirme yetkisinin silah zoruyla gaspıdır.
15 Temmuz darbe girişiminin de birinci niyeti buydu.
Sonra memleketi atacaktı, satacaktı, memleketin dinini, itikadını bozacaktı, aklını karıştıracaktı, bölecekti, çarpacaktı, tabii bunlar da önemli ama bunlar takip eden fiiller.
15 Temmuz’da ilk defa vatandaş darbeye açıkça karşı çıkma cesaretini gösterdi.
Darbecilerin acemiliği vatandaşın inisiyatif almasında önemli bir faktördü. Belki hocalarının manevi kuvvetine (!) çok itimat ediyorlardı, belki halkı daha pasif zannediyorlardı. Henüz insanlar ayaktayken, üstelik çok sinir bozucu bir şekilde köprülerdeki trafiği kilitleyerek darbeye kalkıştılar.
Başka faktörler de sayabiliriz.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın aldığı bir ihbara istinaden Genel Kurmaya gidip tedbirler almaya çalışması. Darbeciler deşifre olduklarını düşündüler ve darbe takvimini öne aldılar.
Ordunun tamamının bil ittifak katıldığı bir hareket değildi. Belki mahdut bir kuvvetle TSK’yı kontrol altına alabileceklerini düşündüler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı direnişe çağırması elbette etkili bir faktördü.
Darbe sabaha varmadan bastırıldı.
İlk defa bu darbeciler savunmasız insanlara ateş ettiler. Öldürdüler.
Yüzlerce şehit, binlerce gazi, unutulamaz. (Bu arada şehit yakınları için toplanan paraların akıbeti de unutulamaz.)
İlk defa bu darbeciler Meclis’i, polisi, resmi binaları bombaladı.
Sonunda, darbecinin halka doğrulttuğu namluyu halk büktü, darbeciye çevirdi.
Sabaha varmadan elbirliğiyle darbeyi savuşturduk.
İyi ki savuşturduk.
Bu bir fırsat olarak değerlendirilebilirdi, daha mütekamil bir demokrasi, daha müşfik, daha adil bir idare için.
Değerlendirilmedi.
Aksine, demokratik alan daraltıldı.
Devlet, kurunun yanında yaşın da yanmasını umursamadı.
Bu, büyük bir sorumluluktur ve bu sorumluluğun hissedildiğine dair bir gösterge, bir alamet hala yok.
Şu anda çektiğimiz sıkıntıların önemli bir kısmı 15 Temmuz’u bastırmanın sağladığı fırsatı doğru yönde kullanmamanın sıkıntılarıdır.