Müslüman ülkelerin… Bu tabir hiçbir vicdana oturmuyor. Hele de Gazze’deki katliam karşısındaki sünepe, aciz, yalancı, riyakâr duruşlarıyla.
Müslüman ülkelerin tutumlarında da bir kararlılık, bir ciddiyet yok.
İyi ki Birleşmiş Milletler vaktiyle 1967 sınırlarını ve iki devletli çözümü tasvip eden bir karar vermiş. Her oturumda, her toplantıda onu söyleyip duruyorlar.
Başka bir şey? Ne olabilir?
“İsrail’i zor kullanarak durdurun” diyebilir miyiz onlara?
Duruşları öyle pejmürde ki desek bile boşuna demiş oluruz.
“Ticari ambargo uygulayın” diyebilir miyiz?
Diyebiliriz. Diyoruz da. Ama hiç oralı değiller.
Meclis lokantasında kola servisi yaptırmama kahramanlığı yetti bize.
İsrail kim bilir ne kadar sarsılmıştır, bizim vekillerin kola içmemesi yüzünden!
Boş ver, ciddi olmasın, yalandan, içlerinden bazıları, katliamı durdurmazsanız petrol üretimini azaltırız dese, sadece laf olsun diye…
Onu bile yapmaktan acizler; çünkü zamanında aldılar derslerini.
Vaktiyle rahmetli Kral Faysal denedi bir defa, Mescid-i Aksa yakıldığı sıralarda.
Neyi bekliyoruz dedi. Biz petrolsüz yaşayabiliriz dedi.
Adamı kendi sarayında yeğenine öldürttüler.
Şimdi hepsi, Faysal’ın çıkışı sayesinde fiyatı birdenbire yükselen petrolün parasını yemekle meşguller.
İslam İş birliği Teşkilatının toplantısından da sadra şifa bir karar çıkmadı. Beklenmiyordu zaten.
Neyse ki geçen hafta Uluslararası Adalet Divanında bir dizi duruşma yapıldı.
Bu celseler Güney Afrika’nın yaptığı soykırım suçlaması için başlatılan yargı sürecinin devamı değildi. Müstakil bir davaydı.
Dava 30 Aralık 2023’te BM Genel Kurulu’nda yapılan bir oylama sonucu başlamış oldu. Üyelerin çoğunluğu Adalet Divanı’nın Filistin’deki İsrail işgalinin hukuki sonuçları konusunda görüş bildirmesi lehinde oy verdiler. İsrail, ABD ve Almanya dahil 24 ülke aleyhte oy verdi.
Geçen hafta oturumlar başladı.
Türkiye dahil 52 ülke ve yanı sıra Arap Birliği, İİT ve Afrika Birliği delegeleri duruşmalarda bu konudaki tezlerini anlatacaklar.
Çoğu anlattı aslında. Bugün Türkiye’ninki dahil 8 delege daha söz alacak ve oturum kapanacak. Mahkemede Türkiye adına Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Mehmet Yıldız konuşacak.
Katılan 52 ülkenin 22’si Müslüman ülkeler. Aralarında İran, Irak, Mısır, Suudi Arabistan, Endonezya, Malezya hatta Maldivler bile var.
Düne kadar yapılan konuşmaları okudum. İngiltere, Hollanda gibi birkaç batılı ülke hariç hemen hepsi doğru konuşuyor. İsrail’in işgali kalıcı hale getirmek istediğini, Filistinlileri tecrit ettiğini, katliam yaptığını ancak uluslararası toplumun, bilhassa BM’nin bu yapılanlara hiçbir müeyyide uygulamadığını söylüyorlar.
Ne olacak, İsrail’in işgal politikalarının hukuki sonuçlarının tartışıldığı yargı süreci bittiğinde?
Müslüman Ülkelerin delegeleri uluslararası hukuki zeminde boy göstermiş olacaklar.
Başka?
Hiç.
Çünkü Adalet Divanı’nın verdiği kararların bir müeyyidesi yok.
Güney Afrika’nın girişimiyle başlatılan soykırım davasında alınacak kararın da bir müeyyidesi yok.
Arap aleminin büyük sanatkarı Feyruz’un yalın, açık, sarsıcı şarkısında 50 küsur yıl önce (1968’de) dile getirdiği gibi.
“Safereti’l Kadiyye…”
Youtube’da var. Bence dinleyin. Duyduğuma göre şarkı Suriye hariç Arap ülkelerinde yasaklıymış. Birkaç dizesini çevirip veriyorum.
“Dava sefere gitti”
“Şikayetlerini uluslararası mahkemelerin salonlarında sundu/Başka ülkelerden temsilciler geldiler/ Kuzeydeki uluslardan, güneydeki uluslardan/Küçük ülkelerden, büyük ülkelerden”
“Genel sekreter bir nutuk irad etti, barıştan bahsetti/Halkların özgürlüğü, insan onuru, insan hakları, ateşkes, çatışmayı durdurmak…/Akşam olduğunda yargıçlar yorulmuştu/Perişan olmuşlardı uzun tartışmalardan/Not defterlerini kapadılar ve uyudular/Dışarıda kışın ve karanlığın sesi vardı/Ve barışı gözleyen zavallı insanların/Açlık uyuyor barınaklarda/Rüzgâr biteviye esiyor/Çadırlar savruluyor”
Bu mahkemeler, belki hiç yoktan iyi… Ama sonu Feyruz’un anlattığı gibi, hatta daha fena.
Öte yandan, Gazze’de çocuklar ölmeye devam ediyor. Ama ne yapalım, bizim çok işimiz var. Seçim, siyaset, beka, demagoji…