Mitzvah” ya da “Halakha” İbrani dilinde Yahudi hukuku için kullanılan kelimeler. Bilmezdim, sözlükten baktım öğrendim.
Araplar ve İbraniler Sami tabir ettiğimiz soyun iki kolu. Kuzen sayılırlar.
Bu yüzden dilleri birbirine benziyor.
Ama bilhassa Mitzvah kelimesini Arapça’daki bir kelimeye benzetemedim.
Vardır belki de fakat benim Arapçamdan ne olacak, deryada bir katre. Bilemedin iki katre!
Bu kelimelerin peşine düşmemin sebebi Yafa’daki dini okulda ders veren bir hahamın İsrail askerlerinin Gazze’de çocukları katletmesini teşvik eden konuşmasında bu kelimeleri kullanmasıdır.
Haham Eliyahu Mali öğrencilerine “Bizim savaş hukukumuzda (Hukuk derken mitzva kelimesini kullanıyor) Gazze’deki durumumuzla ilgili olarak kanun diyor ki “Tek bir can hayatta kalmayacak.” Bunun mantığı da çok açık. Eğer sen onları öldürmezsen onlar seni öldürecek.”
“Bugünün savaşındaki ‘vandal’lar önceki savaşta sağ bıraktığımız çocuklardır, kadınlar da terörist üreticileri.”
Hahamın videosu sosyal medyada dolaşıyor.
Bu demektir ki İsrail, Gazze’de çocukları ve kadınları öldürürken herhangi bir vicdani karışıklık hissetmiyor. İnsani bir çelişkiye düşmüyor.
(Yahudi geleneğine göre Mitzvah 613 hüküm içeriyormuş. Bunların 365’i yasakmış ve bir yılın gün sayısı kadarmış. 248’i emirmiş ve insanın kemiklerinin sayısı kadarmış. Bunu da teyit etmeye çalıştım. Okuduğuma göre bebeklerin kemik sayısı 270’e kadar çıkıyor. Yetişkin insanda 206 kemik var.)
Dünyanın normal, insani niteliklerini iyi-kötü muhafaza eden insanları bir hukukun veya bir dinin çocukları öldürmeyi emredebileceğini düşünememekte mazurdur.
Çünkü hepimize göre, annesi babası hangi dine, hangi ulusa mensup olursa olsun çocuklar masumdur.
Yeryüzünde insan vasfı taşıyan herkes, bir çocuğun öldürüldüğünü görünce, işitince üzülür.
Bir annenin ya da savaşmayan bir kadının, bir erkeğin, bir gencin, bir ihtiyarın öldürüldüğünü görünce de üzülür.
Üzülmek hafif kalıyor.
Yaralanır ve o yaranın izi ruhtan silinmez.
Ruhu varsa silinmez.
Hani bizde bir şarkı var.
“Maalesef ruhu yok.”
Öyleleri bağışık bu hallerden.
İnsan oldukları için, vicdanları, ruhları olduğu için ABD’deki, Avrupa’daki üniversite gençleri ‘barış’ diye çırpınıyor.
(Bizde de Bayburt üniversitesi mezuniyet töreninde “Filistin bu sene mezun vermedi, dünya sınıfta kaldı” pankartı taşımış. Allah razı olsun.)
Öte yandan, Trump, Yahudi bağışçılarla toplantısında ben iktidara gelince öğrenciler böyle gösteri yapamayacak demiş.
Eh, Yahudiler de üç beş atarlar artık!
Biden zaten elinden geleni yapıyor. Silah, cephane yetiştirmek için çırpınıyor, daha ne yapsın.
İsrail aklı estikçe saldırıyordu Filistin’e.
Saldırıp, insanları öldürüp, evleri yıkıp dönüyordu.
Şimdi, Gazze’de daha uzun süreli, daha kitlesel, daha acımasız, daha görünür bir soykırım icra ediyorlar.
Bu defa tahammül mülkünü yıktılar.
Zulümleri, cinayetleri insaniyet çıtası en aşağıda olanların bile vicdanına ulaştı.
Öyle ulaştı ki hiçbir zaman İsrail, şimdi olduğu kadar çok kıyaslanmamıştı Nazilerle.
Tamam, Moşe Dayan, Şaron, Rabin, kıyaslanıyordu zaman zaman Hitler’le. Ama daha çok Araplar, Müslümanlar tarafından.
Şimdi herkes kıyaslıyor.
Kimseyi suçlamasın; dünyadaki en güçlü, en etkili antisemitizm eylemini İsrail yapıyor.
Fiilleriyle bütün dünyada Yahudi düşmanlığını besliyor.
İsrail antisemitist değilse kimse antisemitist değil.
Dünyanın öfke stokları İsrail’in vahşeti yüzünden her gün katlanarak büyüyor.
Buradan, bu zulüm anaforunun içinden uzun vadede bir Filistin zaferi çıkar mı?
‘Çıkar’ dersek bir teselliye yatırım yapmış oluruz.
Tarih, her durumda iyilerin, haklı olanların galip geldiği tezini doğrulamıyor.
Zalimlerin kazandığı vakaların sayısı çok.
Ama çıksa güzel olurdu.
İspanya’nın, İrlanda’nın, Norveç’in Filistin devletini tanıması hayra alamet.
İnsanı, bayrağı olan ama toprağı çalınmış devlet.
Bir gün toprağını da geri alır inşallah.
Eğer hak edilmesi gerekiyorsa, Filistinliler bunu fazlasıyla hak etti.