Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Türkiye’nin eğitim sorununu yakından bilen bir yetkili. Eğitimin içinden geliyor.
‘Siyasetçi’ diyemedim çünkü gerçekten Selçuk’un öne çıkan vasfı siyaset değil.
2023 vizyonunu açıkladığı toplantıda -genellikle olduğu gibi- son derece samimiydi.
“Bana şapkadan tavşan çıkaracakmışım gibi bakmazsanız sevinirim” dedi. Haklıydı. 20 milyon kişilik bir eğitim hercümercinin ortasında şapkadan tavşan çıkarmak imkansız.
Ve devam etti:
“Bugün burada yaptığımız açıklamalarla eğitim sistemimiz yarın belki birden bire çok ani bir değişim, dönüşüm yaşamayacak. Eğitim sistemleri 100 vagonlu tren gibidir, bir spor araba gibi döndüremeyiz.”
Sonra, ‘2023 Vizyonu’nu açıkladı Bakan Selçuk.
“Eğitim sisteminin bütün bileşenlerinin, hepsinin birden senkronize olarak dönüşümünü yapmak istediklerini ve bunun hesabını, kitabını gerçekten çok ayrıntılı yaptıklarını” söyledi.
Peki ne yapılacak?
Tüm okullarda tasarım beceri atölyeleri kurulacak.
Müfredat, çocuklarımızın ilgi, yetenek ve mizaçlarına göre düzenlenecek.
Zorunlu ders saat ve çeşitleri azaltılacak, esnek ve modüler bir ders çizelgesi oluşturulacak.
Eğitimde, sadece öğrencinin değil, sistemin başarısının da ölçülebileceği izleme, değerlendirme yöntemleri geliştirilecek.
Benim burada gördüğüm en somut değişiklik, ders saatlerinin ve ders sayılarının azaltılması.
Faydalı olabilir.
Ders sayısının 15’e, 20’ye çıktığı okullar var. Bu kadar çeşitlilik, yoğunluk, ortalama bir öğrenciye fazla gelebilir.
Ders sayısı azalırsa, belki öğrenci, aldığı dersleri eskisinden biraz daha iyi öğrenir.
Çok ders görüp hiçbirini doğru dürüst öğrenmemektense, az ders görüp öğrenmek daha doğrudur.
(Benim öğrenciliğim sırasında derslerin, ders çeşitliliğinin azaltılacağına dair bir haber alsaydım sevinirdim.)
Bakan Selçuk, 2023 Vizyonu’nu açıklarken bir bakış açısı ortaya koymuş oldu.
Fakat nasıl başlanacak, ne zaman başlanacak, neresinden başlanacak, bunu henüz bilmiyoruz.
Başlanınca, eğitim sistemi içindeki 17,5 milyon öğrencimizde ne gibi bir değişiklik olacak? Burası da henüz belirsiz.
Belli ki, öğrencilerden önce öğretmenlerin eğitilmesi gerekiyor. Anladığım kadarıyla bu da planlanıyor.
Şu yoğun eğitim trafiğinin içinde ayrıntı gibi görünen bu büyük işin altından nasıl kalkılacak?
Birkaç haftalık yaygın kurslar tahayyül ediyorum. Fakat bu kursların hayalimizdeki öğretmenin yetişmesini sağlayacağını tahayyül etmekte zorlanıyorum.
Bakan Selçuk’un hayalinde güzel bir eğitim sistemi, güzel öğretmenler ve güzel öğrenciler olduğundan eminim.
Fakat, içeriği tam olarak açılmamış, bize yansıdığı kadarıyla henüz fikir halindeki bir reform paketi, şu safhada, biz vatandaşları, biz velileri henüz emin kılmıyor.
Vizyonun sahaya nasıl yansıyacağını anlamak için yeni açıklamalar gerekiyor.
Ya da belirsizlikler uygulama esnasında ortadan kalkacak.
İyi olur inşallah.
Eski usul eğitimde, ‘filan dersi okudum’ dediğin zaman, o dersin tamamını bildiğin anlaşılırdı.
Elbette eski sistem ezbere dayalıydı ve bunun iyi bir şey olduğunu söyleyemeyiz.
Ezbere dayalı olmaksızın, eğitim sistemi içinde yer alan öğrencilerin ana sınıfından üniversiteye kadar hiç olmazsa bazı şeyleri bildiğinden emin olacağımız... Ya da neleri bildiğinden emin olacağımız bir eğitim nasıl mümkün olabilir?
Belki 2023 vizyonu bu sorunun cevabını da içeriyordur.
Geçenlerde, Yuval Noah Harari’nin 21. Yüzyıl İçin 21 Ders diye bir kitabı çıktı. (Kolektif Kitap.)
Hariri, önemli bir tarihçi. Homo Sapiens’in yazarı.
Tabii ki kitapta kendi bakış açısını yansıtmış.
Söylediklerinin hepsine iştirak etmek zorunda değiliz.
Kitabın bir yerinde (2050’lerin iyice dijitalleşmiş dünyasının ihtiyaçlarını tartışırken) okullarda ne öğretilmesi gerektiğini soruyor Harari.
Cevabı: “eleştirel düşünce, iletişim, işbirliği ve yaratıcılık.’
Bunlar nasıl başarılır?
Özellikle birinci maddesi...
İtaatin kutsandığı bir geleneğin içine ‘eleştirel düşünce’ nasıl yerleştirilebilir?
Bunu da düşünmek lazım.
Harari’yi beğenmezseniz, aynı şeyi merhum Aliya İzetbegoviç de söylemişti:
“Ben olsam Doğu’daki tüm mekteplere eleştirel düşünme dersleri koyardım. Batı’nın aksine Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve bir çok zaafın kaynağı budur.”