En çok ne yapıyorsun sorusuna cevabım hazır. Okuyorum.
Evimin iki odasında iki ayrı kitap, o sırada hangi odada oturuyorsam oradaki kitabı okuyorum.
Gazetedeki masamda da yığınla kitap var. Önüm, arkam sağım solum hep kitap.
Bazı kitapları sırf başlamış bulunduğum için bitiriyorum. Okumasam da olurdu diye düşündüğüm kitaplar oluyor. Mesela Saramago’nun ‘Dul’ romanını okumasam da olurdu. Ama ‘Körlük,’ ‘Görmek,’ ‘Kopyalanmış Adam’ olağanüstüydü. Bazı kitapları biraz okuyup bırakıyorum. Kitap kıtlığına düştüğüm çoktur. Böyle durumlarda ya Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sine dönüyorum ya Ankara Okulu’nun tarih kitaplarına bilhassa Tarihu’t Taberi’ye ya da çok ciltli felsefe kitaplarına.
Bugünlerde gazetedeki masamda sağlam bir kitap var.
Mehmet Efe’nin ‘Zulüm Bizden’ kitabı.
Yayınevinin adı ‘İnsanlara.’
Mehmet Efe uzun süredir ABD’de yaşıyor. 20 yıldan fazla olmuştur.
Ne mi yapıyor?
Kitabının başındaki biyografisinden aktarayım.
“ABD’de sinema, dijital medya, özellikle bilişim teknolojisi konularında çalıştı. Pek çok dünyaca ünlü dijital medya ve Silikon Vadisi’nin bilişim ve teknoloji firmalarında (Yahoo! Gibi) mühendislik, yöneticilik ve teknolojiden sorumlu genel müdürlükler yaptı.
90’lardan beri tanıyorum.
Kabına sığmaz bir genç adamdı. Kitabını okurken hala kabına sığmadığını ve hala genç olduğunu düşündüm.
Türkiye’deki okuyucu onu daha çıktığı yıllarda klasik haline gelen (en azından İslamcı gençlerin klasiği) Mızraksız İlmihal’den tanır.
Tabii bir de Yeni Şafak’taki yazılarından ve Yerliler’den.
Bu sütunda bir ara bahsini ettiğim şiir kitabını yani ‘Sürgünlerini Budayan Çınar’ı da unutmayalım.
Zulüm Bizden’in başında Aliya İzetbegoviç’ten bir cümle:
“Çünkü aklımızda hep tutalım: İslam’ın ilerlemesini -her türlü ilerlemeyi- itaatkâr ve teslimiyetçiler değil, cesur ve itiraz sahibi isyankâr ruhlular gerçekleştirecektir.”
Sonra Malcolm X’ten:
“Ben özgürlüğe inanan bir dine inanıyorum. İnsanlarımın özgürlüğü için savaşmamı engelleyen bir dine inanmamı isteyenlere, dininizin cehenneme kadar yolu var derim.”
“İnanıyorum ki nihai çatışma; özgürlük, herkes için adalet ve eşitlik isteyenlerle sömürü düzenini devam ettirmek isteyenler arasında olacak.”
Hemen arkasından Gazze’de İsrail buldozerlerinin karşısında direnirken buldozerler tarafından ezilerek öldürülen Rachel Corrie’nin sözü.
“Zulüm bizdense ben bizden değilim.”
Iraklı bir adam yıllar önce bir imamdan söz etmişti.
Cuma hutbelerinde her hafta “Ey iman edenler Allah’tan sakının” deyip hutbeden iniyormuş.
Cemaat şikayetçi olmuş.
İmamın savunması:
“Dediğimi tutmadınız ki… Allah’tan sakınmıyorsunuz ki size başka bir öğüt vereyim.”
Efe’nin kitabının başına koyduğu bu iki cümle Efe’nin ne söylemeye çalıştığını özetliyor aslında.
Yine de ben kitabın içinde birkaç adım ilerlemeyi düşünüyorum.
Önsöz’de yine kitabı özetleyen bir pasaj:
“Tek yönlü bir biletle ABD hicretimden ana vatanıma döndüğümde kadim dostum Altay Ünaltay şöyle demişti: “Sahabeler dönemi biterken gurbete gittin, Emeviler döneminde döndün Efe.”
Devam ediyor:
“Pek çoğuyla birlikte Cuma namazları (ve eylemleri) yaptığım insanlar ülkemde kamu iradesini devralmışlardı ama onca sene boyunca yükselen ve derinleşen adalet, kardeşlik, vefa, Müslümanca değerler, infak, tasadduk değil; hırs, acımasızlık, sevgisizlik, kıskançlık, günü kurtarma, torpil ve nifak olmuştu.”
Çoğumuzun artık sormakta tereddüt ettiği kuvvetli bir soru:
“Sadece 85 kişinin bütün dünyanın zenginliğinin yarısına sahip olduğu şu kokuşmuş piramit düzenine karşı insanın tüm yanlarını kuşatacak bir inanç halkasını dikecek mahiyette değil midir İslam?”
“Piramit hepimizi ya mücrim ya şizofren ya hijyenik meditasyon ve evren enerjisiyle kendi hacetinde boncuk arayan spiritüalist ya nihilist ya da hadım etmek istiyor. Ya Allah’a inanmayan Müslümanlar olmamızı ya da mazlumlara dinini, mezhebini, cinsiyetini ya da ırkını soran münafıklar olmamızı istiyor.”
Aktardığım cümleler ‘Zulüm Bizden’ hakkında eminim fikir vermiştir. Ancak kitapta hemen hemen bütün taraflara ezber bozduracak yazılar var. Biraz daha devam edelim.