Dünya niye ‘güllük gülistanlık’ olmadı?

Yusuf Ziya Cömert

Mitinglere gitmeye, afişe, yazıya çıkmaya yeni başladığım zamanlar. Bazen, evdekilere duyurmamak için (Balıkesir’de) Bağlar Sokağı’nda dalları bizim evin balkonuna iyice yaklaşan akasya ağacından sokağa inip, dönüşte de aynı ağaçtan balkona tırmanarak odama, yatağıma giriyorum.

Hatta rahmetli anneciğim, “Oğlum, balkondan inip çıkma, hırsıza yol öğretiyorsun” diye beni ikaz ediyor.

Tabii ortalık tekin değil. 70’li yıllar. Gençlik hadiseleri kötü. Gazetelerde ikide bir sağcılar solcuları veya solcular sağcıları öldürdü haberleri.

Böyle şeyler, tabii ki, sabah işe giden, akşam hava kararmadan eve dönen bir babanın riyaset ettiği düzenli bir ailede sıkıntıya sebep oluyor.

Biz, meyhaneye, batakhaneye şuraya buraya gitmiyoruz. Bundan eminler, ama yine de rahatsızlar.

Babamın ara sıra nasihat ettiğini hatırlıyorum.

Elbette, babam da talebeliği sırasında mitinglere gitmiş.

“Biz, sanki yer yarılacak, yeni bir dünya çıkacak, dünya güllük gülistanlık olacak zannediyorduk” demişti babam bir defasında.

Ama dünya güllük gülistanlık olmuyordu.

Hayat, devam ediyordu.

Yani, bizim mitinge gitmemizle, sokakta slogan atmamızla, duvara yazı yazmamızla bir şey değişmezdi.

16-17 yaşında, lise çağında dinlediğim bu nasihatin içindeki “Dünya güllük gülistanlık olacak zannediyorduk” cümlesi bugünkü gibi kulağımda.

Ömrü babasına hak vermekle geçen her oğul gibi, ben de teyit ediyorum.

Babam haklıymış.

Dünya, güllük gülistanlık olmuyormuş.

Değişmedi mi hiçbir şey?

Değişti.

Sanki, 40-50 senedir yürüdüğümüz her asfalt, attığımız her slogan, yapıştırdığımız her afiş tabir caizse bir ‘katma değer’ üretti.

Sonunda, bizim tahayyülümüzün, tasavvurumuzun dışında, bambaşka bir şey husule geldi.

Bunu, bizim o zamanki saflığımıza, cehaletimize bağışlayabiliriz.

Biz, ‘zarf’a itimat ediyorduk. Zarfın içinde iyi bir şey olduğundan emindik. Fakat, sorsalar, zarfın içindeki şeyi tarif etmekten çok uzaktık.

Hayır, çenemiz yeteri kadar düşüktü, anlatabilirdik bir sürü şey. Anlattık da. Fakat, şimdi, bugün, dünyaya baktığım zaman, o anlattıklarımızın çoğunun, iyi niyet, temenni, hüsnüzan, slogan gibi şeyler olduğunu görüyorum.

Üzerlerinde çoğu zaman aşkın, ideal, kutlu ambalajlar veya etiketler var idiyse de, çoğu dünyeviydi, ortaya çıkan hasılatın.

Peki, o günkü aklımıza göre, ne anlama geliyordu, ‘dünyanın güllük gülistanlık olması?’

Dünyanın bir tarafı komünist, bir tarafı kapitalist. Geri kalanlar da, iki kutuptan ya birine ya ötekine yakın, araftakiler.

Biz, hiçbiri değiliz.

Müslümanız.

Biz, insanlığın derdine, çağın hastalıklarına şifa getireceğiz.

Biz, dünyaya, adaleti, merhameti, hakikati öneriyoruz. Vicdanı, hakkaniyeti... Biraz daha ileri gidelim, estetiği, zarafeti...

Temizliği.

Biz? Biz de kim?

Biz değil. Kitap, öneriyor.

Kur’an-ı Kerim öneriyor.

Sömürü olmayacak. Afrika’daki siyah çocuğun kanını -kapitalist veya kömünist- hiçbir emperyalist vampir emmeyecek.

‘İşçinin hakkı, alnının teri kurumadan verilecek.’

Buna benzer, daha bir çok güzel şey.

Bunları kim yapacak? Nasıl yapacak? Ne zaman yapacak?

Hiç bilmiyoruz.

Komünizmle kapitalizmin arasında -babamın nasihatindeki gibi- sanki yer yarılacak, aradan ‘İslam’ zuhur edecek.

Endonezya’da, Malezya’da, Hindistan’da, Pakistan’da, Afganistan’da, İran’da, Mağrip’te, Maşrık’ta, Afrika’da, Orta Asya’da...

‘O günkü aklımız’ı küçümsemiyorum.

O günkü yanlışlarımızın bile bir güzelliği vardı.

Fakat, ‘devam eden hayat’ın gerçekleri bizi nereye getirdi?

Kendi hikayemizin altına bir ‘yekun hattı’ çekip, ne aldık, ne verdik, şimdi ne durumdayız diye bakmak, kötü bir fikir mi?

Geldiğimiz yere, dünyanın bugünkü ahvaline bakarak, kendimizi bir gözden geçirmeyelim mi?

Hani ‘nefis muhasebesi’ diyorduk ya? Şimdiki karşılığı ‘özeleştiri.’

Yapmayalım mı?

İnsanların çoğunda, bir ‘çek-ap’ korkusu vardır. (Bütün harflerini yazdığın zaman check-up.) Ya kötü bir şey çıkarsa?

Bir yerimiz ağrıyınca, ağrı da dayanılmaz hale gelince, gider baktırırız.

Buna benzer bir korku mudur, bizi özeleştiriden uzak tutan?

Halbuki, biliyoruz, hiçbir şeye faydası yok bu korkuların.

Ben biraz ‘hal’imize bakmayı denemek istiyorum.

Çek-up kadar esaslı olmaz belki, ama orta halli bir göğüs filmine tekabül edebilir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (18)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.