Mustafa Akyol’un ‘Reopening Muslim Minds’ kitabı birçok tartışmalı konunun kapağını açıyor.
Bunu yaparken bir tarihi arka plan da veriyor.
Böylece, bu konulardan birçoğunun kapağının geçmişte açıldığını ama tekrar kapatıldığını görmüş oluyoruz.
Kitaptaki tartışmaların çoğu lüzumlu tartışmalar.
Emr-i bi’l ma’ruf insanların oruç tutup tutmadıklarını, namaz kılıp kılmadıklarını takip anlamına mı geliyor yoksa insanlara İslam’ı tavsiye etmek, tevhidi anlatmak anlamına mı?
İslam’ın doğduğu Mekke ve Medine toplumunda kadının statüsünü yükselttiği doğrudur.
Ancak bütün dünyada kadın ikinci sınıf vatandaş sayıldığı için Müslümanların tabir caizse araziye uyduğu da doğrudur.
Bugünkü şartlarda kadınların haklarına, hukuklarına yeniden göz atma ihtiyacı doğmuş mudur, doğmamış mıdır?
Diyelim, kızların babalarının mirasından oğulların yarısı kadar hisse alması tartışılabilir mi, tartışılamaz mı?
Dinde zorlama var mı, yok mu?
Yok ama var.
Var ama yok.
Ya da var.
Hangisi?
İrtidat eden yani dinden çıkan nasıl cezalandırılacak? Ya da cezalandırılacak mı?
Ve daha birçok hassas konu.
Öğrendiğim kadarıyla kitap Türkçeye çevriliyor ve yakında basılacak.
Akyol’un bu konuları nasıl tartıştığını ve hangi sonuçlara vardığını okuyucular kitap basılınca öğrenir.
Kitabın üzerinde bu kadar durmamın sebebi bütün bu konuları ve daha fazlasını tartışmanın gerekli olduğunu düşünmem.
Ama nasıl tartışacağız?
Bu tartışmayı salim bir şekilde yürütecek ilmi ve fikri olgunluğa sahip miyiz?
Bu konuda pek ümitli değilim.
Müslümanların dünyasında maalesef bir ifade özgürlüğü sıkıntısı var.
Sapıklık, küfür, şirk, isyan, bid’at suçlamaları tartışmalar açılır açılmaz fikir sahiplerinin üzerine boca edilmek üzere herkesin dudaklarının arasında hazır bekliyor.
***
Kitapta bazı küçük sürprizlerle de karşılaştım.
Kur’an’ı Kerim’de (ve başka kutsal kitaplarda) geçen ve Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etmeye teşebbüs edişini anlatan kıssa hakkında farklı bir yorum gördüm.
Bilindiği gibi, Hz. İbrahim rüyasında oğlunu kurban ettiğini görüyor.
Sonra hazırlanıp oğlunu kurban etmeğe götürüyor.
Bıçak İsmail’i (Ya da İshak’ı) kesmiyor.
Sonunda Allahu Teala gökyüzünden bir koç indirip İbrahim Aleyhisselam’ın oğlunu kurtarıyor.
Mutezili alim Abdü’l Cabbar İbrahim’in rüyasında sadece oğlunu kurban ettiğini gördüğünü, oğluyla istişare ettiğini ve ikisinin de Allah’ın oğlunu kurban etmeyi emrettiği kanaatine vardığını savunuyor.
Ancak Abdü’l Cabbar’a göre rüyayı yanlış tabir ediyorlar. Çünkü rüyanın herç durumda vahiy olması gerekmiyor.
Abdü’l Cabbar’dan asırlar sonra büyük mutasavvıf benzer bir yorum yapıyor.
İbrahim’in rüyayı yanlış tabir ettiğini ve Allah’ın “İbrahim’in oğlunu İbrahim’in yanlış anlamasından kurtardığını” söylüyor.
Doğrusunu Allah bilir.
Benim gafletimden kaynaklanmış olabilir. Şöyle bir hadis-i şerif. Hafızamdakini aktarıyorum:
“Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar, sonra annesi babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.”
Demek ki hadisin metnine hiç bakmamışım.
Hadise göre Peygamberimiz “İslam fıtratı” demiyor.
“Her çocuk fıtrat üzere doğar” diyor.
Evet, ‘fıtrat’ tabii bir hali ifade ediyor. Yaratılmışlık halini, el değmemişliği.
Bu hal İslam’a uygun olmalı. Ama İslam’la eş anlamlı değil.
Ben hep tercümelerden okumuşum ve en azından benim okuduklarımın hepsinde fıtrat kelimesi ‘İslam fıtratı’ diye çevrilmiş.
İmam-ı Rabbani’den aktarılan bir cümleyi de ilk defa burada gördüm.
Demek Mektubat’ı okurken dikkatimi çekmemiş.
“Geometri tamamen faydasızdır. Üçgenin iç açılarının toplamı iki dik açıya eşitmiş. Bunun ne faydası var?”
Hangi bağlamda söylemiş acaba, yeniden bulup bakmam lazım.
Lüzumu halinde dönme hakkım saklı kalmak üzere bu konuyu kapatıyorum.