Hani dere yatağına ev yapıyorsun da sel alıp götürüyor ya…
Fay hattının civarına ev yapıyorsun hem de çürük yapıyorsun, çimentosundan demirinden çalıyorsun.
Birisi sana abi yapma, depremde yıkılır dese, “Ne zaman olacak deprem? Boş veer, işine bak” diyorsun.
Sonra yer depreşince altında kalıyorsun ve ‘kader’ deyip suçu Allahu Teala’ya havale etmeye çalışıyorsun.
Seçim de tabii bir afet gibi geldi bu defa.
Birdenbire sarsıldı yer.
Çok mu sarsıldı?
Korkutacak kadar çok.
Ama bizim adetimiz, korkarken korkarız, korku geçtikten sonra hiç sallanmamışız gibi yolumuza devam ederiz.
“Devenin belini kıran son saman çöpü.”
İngilizler öyle diyormuş, muhtemelen Araplardan almışlardır.
Türkçesi, bardağı taşıran son damla.
Eski saman çöplerini biliyoruz.
Ara sıra görüp yadırgadığımız, bit gibi her tarafı sarınca artık yadırgamaz olduğumuz, ümeradan başlayan, aşağıya doğru, minik trollere kadar sirayet eden kibir, ukalalık, istiğna, ufak dağları ben yarattım halleri.
Hiçbir yerde izine rastlanmayan fakat bütün herzelerin altına süpürüldüğü ‘hikmet-i hükümet.’
Yolsuzluklar? Hukuksuzluklar?
Pek değil. Milletimiz böyle şeylere bağışık. Çok yazmıştım, yolsuzluğa karşı sürü bağışıklığını.
Belki de o yüzden iktidarın ve civarının üzerinde horon teptiği para sayma makinaları hiçbir etki icra etmedi.
Vatandaş videosu çekilmeyen para sayma vakalarının mevcudiyetinden o kadar emin ki, bakmadı bile o tarafa.
Eğer duyarsızlık diyorsan o duyarsızlık da senin eserin.
Bu da bir çeşit ‘eser siyaseti.’
Peki ‘devenin belini kıran son saman çöpü’ hangisiydi?
Emekliler mi?
Ya da Enflasyon.
Belki de Turgut Altınok’un Mağrip ile maşrık arasını dolduran malvarlığı!
Kimse bekliyor muydu böyle bir tabii afet?
Seçime üç dört ay kala ‘ortada’ görünüyordu seçim.
Seçim yaklaştıkça hava CHP’nin lehine döndü.
Son günlerde anket firmaları bilhassa Ankara’da Mansur Yavaş’ın Turgut Altınok’a yüzde 20-25 fark attığını buldular.
Olur mu yüzde 20-25 fark?
Sonradan öğreniyorum, farkı 30’a yakın buluyorlarmış ama kendi buldukları oranda kendileri tenzilat yapıyorlarmış.
İnsanlar ilçede Ak Parti adayına, Büyükşehir’de Mansur Yavaş’a veriyorlarmış.
İstanbul’da da araştırmacılar, Ankara Enstitüsü, Konda, Sonar, Ekrem İmamoğlu lehine yüzde 7, 8, 10 fark bulmaya başladı.
Varyans’ın sahibi Recep Sazkaya seçimi milimi milimine anlattı.
Biz inanmadık. O kadar değildir dedik.
Etraftan duyuyoruz.
Bursa’yı CHP kazanabilir.
Balıkesir’i CHP kazanabilir.
Ölçüyorsun, biçiyorsun. İki şehir de eski dönemlerde muhafazakâr siyasete pek düşkün değil. Daha çok merkez sağcı. Olur mu olur.
Ama Kütahya’yı CHP’nin kazandığını duyunca şaştım.
Hele Adıyaman… Eşyanın tabiatına ters.
Sen eşyanın tabiatıyla çok oynarsan, eşyanın tabiatı da seninle oynar.
Bozdun abi eşyanın tabiatını!
Ya Urfa’yı YRP’nin alması?
Fakıbaba Urfa’yı kazandığında tebrik etmiştim. Aşırı kibre, ceketimi koysam seçilir körlüğüne karşı bir başarıydı o.
Bu kez Gürpınar tattırdı aynı hisleri aşırı yükselmiş, yerinden taşmış egolara.
Son günlere doğru Ak Parti muhitlerine bir sükûnet arız oldu. Sekinet değil, sükûnet.
Yazarlar ağıt kıvamında yazılar yazmaya başladılar.
Yine de Ak Parti açısından bu kadar ağır, bu kadar şiddetli bir sonuç beklemiyordum.
Şimdi soran olur mu İktidar muhitlerinde “Nerede yanlış yaptık?”
O kadar yüksek egoyla sorabilir misin ‘ben nerede yanlış yaptım’ diye?
Soramazsın.
Ancak ‘başkası nerede yanlış yaptı’ diye sorabilirsin.
Alır mısın ders?
Almazsın.
Ders alınmadığının ilk alameti… Van’da, Diyarbakır’da seçilen başkanların mazbatasını vermiyorlarmış.