Berat mı, Regaib mi bilmiyorum, bir mübarek gecede rahmetli babamla televizyon seyrediyoruz.
(Tabii ki bütün geceler ve gündüzler mübarektir.)
Mevlid bitmiş, bir hoca dua ediyor.
‘Duahan’ bir performans icra ediyor.
Kâh Allahu Teala’ya izahat veriyor. Kâh yılışıyor. Bazen sanki sipariş yazdırıyor!
Babama, bunu dinlemekten hoşlanıp hoşlanmadığını sordum.
“Hoşlanmıyorum” dedi.
“Sanki Allah’ı ortaya koymuş, ona arka arkaya talimat veriyor.”
Hatta şunu da ilave etti.
“Hani bir hanım var ya… ‘Yağdır Mevla’m su’ diye şarkı söylüyor. O hanımın söyleyişi daha samimi.”
Babam ilim sahibiydi. Bu sözü yabana atılamazdı. Emel Sayın’ın şarkıdaki yakarışını ekrandaki hocanın duasından samimi buluyordu.
Hoşuma gitti babamın bu yorumu. 40 yılı geçti, muhafaza ediyorum.
Biliyorsunuz, dua, ‘çağırmak.’
Son derece temiz, yalın bir fiil.
Aracısız, tefecisiz, Allah’a hitap edeceksiniz.
Edebinizle, aczinizle, Cenab-ı Rabbülalemin’den istimdat edeceksiniz.
Bağışlanma dileyeceksiniz.
Şifa dileyeceksiniz.
Filistin’in oğulları ve kızları için yardım isteyeceksiniz.
Ya Rabbi, mazlumlara yardım et! Zalimleri maksatlarına nail etme! Oyunlarını aleyhlerine çevir.
Bir muradınız var, onu arz edeceksiniz.
Ya da yoruldunuz, perişansınız, çaresizsiniz.
Hz. Musa gibi… “Ya Rabbi, bana indireceğin her türlü iyiliğe ihtiyacım var” dersiniz.
Musa’nın yakarışında ‘fakir’ kelimesi geçiyor.
“İndireceğin hayrın fakiriyim.”
Fakir’i biliyorsunuz.
Şu kısmını bilmeyebilirsiniz. Ben de sonradan öğrendim.
“Fakir” Arapçada “omurgası kırılmış” anlamına geliyor. Kelimenin çıkış yeri orası.
Anlam derinleşti değil mi?
Her duaya ‘âmin’ denilir mi?
Denilmese iyi olur.
Adam, “Haram helal ver Allah’ım” diyor.
Der misiniz âmin?
Bir gün, bir taziyedeyiz. İştirak edenler bazen Kur’an-ı Kerim tilavet ediyor. Bazen de dua ediyor.
Benim bulunduğum yere uzak bir misafir dua etmeye başladı. Dediğini tam işitemiyorum.
İçinde alimler, şeyhler, mürşitler geçen bir cümle kurdu.
Ne dediğini anlayamadığım için elimi indirdim. Belli mi olur?
Sonra sordum, soruşturdum.
Meğer alimler, mürşitler, büyüklerimiz için akıl, feraset niyaz etmiş.
Öğrendikten sonra âmin diyebildim.
Bir de… Allahu Te’ala’ya dua ediyorsunuz.
Yanına bir başkasını koymasanız iyi olur.
Mesela Nato’ya Cento’ya bağlılığınızı duanın içine sokuşturmanız gerekmiyor.
Devlet ricalinin de bulunduğu bir ortamda politik görüşünüzü ihsas edip Allah’a yakarıyormuş gibi yapıp o ricale hoş görünmeyi gözetmeniz tehlikelidir.
İki tarafı aynı anda idare etmeniz imkansızdır.
Devlete dua edilir mi?
Allahu Teala’dan istenecek şeyi devletten istemek anlamına değilse edilir, niye edilmesin?
Ekranlarda zaman zaman rastlıyorum. Bu yazının yazılmasının sebebi de birkaç gün önce ekranlarda rastladığım bir duadır.
“Allah devletimize güç kuvvet versin.”
Âmin. Versin.
Ama doğru, güzel işler yaparken versin. Yanlış işler yaparken vermesin.
Neden şöyle bir duaya rastlamıyoruz? Ekranlarda veya mescitlerde?
“Ya Rabbelalemin, devletimize adalet ver.”
“Merhamet ver.”
“Şefkat ver.”
“İnsaf ver.”
“Vicdan ver.”
Bence daha güzel dualar.
Müstecab olursa hem devlete faydası var hem millete faydası var.
Faydası var da… Ya duayı yapan hocanın başı derde girerse?