Rulet diye bir şey bilirdim. Parayı bir renge, bir rakama koyuyorsun, topu döndürüyorlar, top senin para koyduğun rakamda durursa kazanıyorsun.
Rus ruletini de duyuyordum. Bildiğimiz ruletin bir çeşididir zannediyordum.
Bir gün arkadaşlarla Ankara’da başrolünü Robert de Niro’nun oynadığı ‘Avcı’ filmine gittik. Vay be! 40 sene olmuş gideli!
Filmde Vietnamlılar Amerikalı esirleri kullanarak kumar oynuyorlardı.
Toplu bir tabanca. Topunda bir mermi var. Amerikalı esire tabancayı veriyorlar. Kumarbazlar o sırada bahis oynuyor. Kumarhanedeki fedailer Amerikalı esirleri “Mau! Mau!” diye bağırarak, tokatlaya tokatlaya tabancayı kafasına dayayıp tetiği çekmeye zorluyorlar. Tabancanın topundaki mermi yatağa denk gelir ve patlarsa, kumarbazların kimi kazanıyor kimi kaybediyor. Amerikalı esir de tabii ki beyni patlayıp ölüyor.
Meğer buymuş Rus ruleti! O filmde öğrenmiş oldum.
6 tane mermi yatağı, bir tane mermi.
Kafana dayayıp tetiği bir defa çekiyorsun.
Patlamadı diyelim.
İkinci çekişinde patlama ihtimali artıyor.
Belki üçüncüde patlayacak, belki dördüncüde.
6 defa çekersen mutlaka patlayacak.
Geçen Cumartesi Türkiye’nin önde gelen jeologlarından Prof. Dr. Cenk Yaltırak Süleymaniye’deki Antik Kafe’de Büyük Marmara Depremi’yle ilgili çalışmalarının geldiği noktayla ilgili sunum yaparken işte bu Rus ruleti geldi aklıma.
Marmara’da 10. Yüzyıldan bugüne kadar vaki olmuş depremlerin verilerini, büyüklüğünü, nerelerde yıkıma yol açtığını, hangi yıllarda ve hangi periyotla gerçekleştiğini tespit edebildikleri kadar etmişler.
Bunlara Marmara’daki fayların yapısıyla ve fayın etrafındaki yerleşim yerlerinin zemin özellikleriyle ilgili verileri ilave etmişler.
Bunların toplamından bir sonuç çıkarmışlar.
Ben, ara sıra söylediğim gibi, çok teknik, çok ilmi ifade etmeyi beceremem.
Her işin bir erbabı var, ehli var.
Oraya bir muhabir kardeşimle beraber gittim. O kaydetti, bugün yarın Karar’da ayrıntılarını Cenk Hoca’nın cümlelerini de içerecek şekilde okuyabilirsiniz.
Ben bugün için anladığımı söyleyeyim.
Cenk Hoca’nın gösterdiği haritaya göre, Yalova önlerinden Tekirdağ açıklarına kadar, uzun süredir hareketsiz duran bir fay var.
‘İstanbul depremi’ dediğimiz aslında Kuzey Marmara Depremi olarak adlandırılması daha münasip olan depremi bu fay üretecek.
Tarihi verilere göre, Marmara’da 17 Ağustos depremine benzer büyüklükte bir deprem olduktan sonra yaklaşık 20 yıl içinde daha büyük ikinci bir deprem oluyor.
20 yıl dedim ama bu süre 15-16 yıl da olabilir biraz daha fazla da olabilir.
Bir çok ilim adamının tahmin ettiği gibi, bu deprem 7,4 büyüklüğünde olmayacak, daha büyük olacak.
7,5, 7,6, 7,7, 7,8... Hepsi mümkün ve muhtemel.
17 Ağustos’taki gibi 45 saniye sürmeyecek.
Cenk Hoca 2,5 dakikaya kadar uzayabileceğini söylüyor.
Korkunç.
Çünkü süre uzadıkça depremin yıkma etkisi katlanarak artıyor.
Yıkımın nerelerde daha çok nerelerde daha az olacağını haritayı da açık maviden kırmızıya doğru renklendirerek anlatmışlar.
Hafazanallah!
Dahası var.
Vakit daralmış.
Bu deprem, tarihi verilerin gösterdiğine göre, bugünden itibaren 2026’ya kadar gerçekleşecek.
Kaç yıl kalmış değil... Belki Allah göstermesin bugün olacak, belki seneye... Ama en geç 2026’ya kadar.
17 Ağustos depremi 20 yıl önce oldu.
O günden beri büyük bir deprem bekliyoruz.
Bana Rus Ruletini düşündüren de bu.
O günden beri, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve Türkiye Cumhuriyeti idarecileri, depremle Rus ruleti oynuyoruz.
20 senedir patlamadı tabanca.
Hala tabancayı kafamıza dayayıp tetik çekiyoruz.
Bir şey yapabilir miydik 20 yıldır?
Çok şey yapabilirdik.
Ama çok az yaptık.
Hatta bazen yapmamız gerekenin tersini yaptık.
Bugün bile, bir şey yapabilir miyiz?
Prof. Dr. Cenk Yaltırak onları da anlattı.
Evet, hem bireyler olarak, hem de devlet olarak, felaketin etkisini azaltacak çok şey yapabiliriz.
Fakat biz, maalesef, kupon arazileri binalarla doldurmada, deprem toplanma alanlarına AVM inşa etmenin yöntemlerini bulmada daha mahiriz.